İskender Pala (born 1958, in Turkey) is a Turkish Divan (Ottoman) Poetry Professor and author of best seller novels. He also used to write a column in the Turkish daily newspaper Zaman.
İskender Pala graduated from Istanbul University Faculty of Letters Turkish Language and Literature Department in 1979. He entered Turkish Navy as a lieutenant in 1982 and taught Turkish Literature in Naval Schools and Boğaziçi University. In 1987 he established Turkish Navy Museum Archives. He oversaw classification and restoration of many historic documents dated from the times of the Ottoman Empire. He published Encyclopedic Dictionary of Divan (Ottoman) Poetry and received Writers Union of Turkey Award in 1989. He was discharged from the Navy without any conviction during what is now called the "Postmodern coup". Later, he wrote a book about his life in Navy and his discharge, called Between Two Coups referring to military coup in 1980 and 1997 military memorandum in Turkey. He said that the reason for his discharge was his practicing İslam in his private life.
“Göz… Savaşı başlatan haberci.Bakış… Elde olmayan kader, ilahi kaza.Ve aşk... Kalp ile göz arasında kutlu bir hadise. ”
“Aşk, gülü dikeniyle avuçlamak; ama kanayan ellerin hesabını gülden sormamaktır.”
“Doğru kişi, kulağından gireni kalbinde saklayan kişidir.”
“Hiçbir zaman savaşmayanlar hiçbir zaman zafer elde edemezler.”
“Bağlandığınız zincirin anahtarını ele geçiremiyorsanız zinciri suçlamaktan vazgeçin.”
“Aşk tek kişiliktir. İki kişinin birbirine Aşık olması diye bir şey, hiç olmamıştır.”
“Aşk; Uyumadan önceki son şey, uyandığın zamanki ilk şeydir.”
“Bir bütün idim ben leyla ile. Sense Leyla'yım diyorsun.Sen Leyla isen eğer, beni yakmaya hayalin yeter, takatim yok sana kavuşmaya.Varlığı olmayan bir zerreye aynadan ne fayda? Canım gideli hayli zamandır, cismimdeki bir başka candır;bir özge candır.Sensin beni benden ayıran,uzaklaştıran.Ben yokum,senin tecellin var.Vuslatının ağır yükünü kaldıramam ki. Önceleri sen vardın,şimdi ben yok oldum. Manevi dünyamda dostum daima sensin. Dış görünüşe değer verme bahsi ortadan kalktı artık.Gönül çok önceleri sana koştu,canım seninle gitti. Şimdiki canım Leyla'ya değil, Mevla'ya yönelik. Bir'lik yolunda seninle olamam,yanarım. Şimdi,gözümün nuru,gönlümün aydınlığı!..Ben maskaralığa nam salmışım,bari sen bu yola girme. İçinden çıkma namus perdesinin.Mecnun olan benim;bana yaraşır delilik,kınanmışlık.Şimdi git aşk töresini, aşıklık geleneğini, maşuk gidişatını bozma.Git şimdi , Ey Vefalı! Açtırma kötü söz arayanların dudaklarını; sakız verme dedikodu arayanların ağızlarına. Beni aramaya çıktığını aleme bildirip deliliğine ferman yazdırma.Kimse seni burda görmeden git. Ben ki varım; sen içimdesin, bunu bil!..”
“Senin düşmanlarındır diye düşman edindiğim kafirlerin gözlerini ve kalplerini levendlerim karşısında kör eyle.”
“Bilim adamı olup da cahiller arasında kalmanın azabı ne müthiş bir azaptır...”
“İnsanlar birbirine aşık gibi davranmaktan aşkın ne olduğunu ve aşkın felsefesini anlamaya fırsat bulamıyorlar.”
“Hatıraları unutmak olanaksızsa hatıralarda unutulmak kader olur...”
“Sen aşk ikliminde sultan, sen güzellik şahikasında dolunay, sen vefa göğünde hilâl. Biz bir bakışının dilencisi...”
“Futbolcular henüz yoktu ve genç kızlar hâlâ şairlerin adlarını ezberliyorlardı.”