“Ben Bilge’yi istiyorum albayım. Belki kızacaksınız ama, onunla her şey başka türlü oluyordu. Siz şimdi ağladığıma bakmayın aslında böyle hissediyorum.Bilge’ye de bunu söyledim mi yoksa? Galiba, biraz başka türlü anlattım ona. Dedim ki: Bilge, aklını başına topla, beni yalnız bırakma Bilge, Bilge, neden beni yalnız bıraktın? dedim sonra.Bilge bana dön. Bir daha seni üzmeyeceğim. Bir gölge gibi dolaşacağım çevrende.”
“başkaları gibi yaşamasını bilmeyenler, başkalarını taklit etmeliydi. onlar da ellerinden geleni yapıyorlardı: deniz kıyısında bir kahveye oturuyorlar, ah ne kadar güzel! diyorlardı. deniz havası bize iyi geldi, diyorlardı. önlerinden takalar geçiyordu: ne sıcak renklere boyanmış tekneler! diyorlardı; o renkleri rengi hangi ressam yan yana getirmeye cesaret edebilir? ( bunları nursel hanımdan öğrenmişlerdi.) sağlam deniz havasını içlerine çekiyorlardı; insanın temiz havaya ihtiyacı var, diyorlardı. ( bunu da bilge'den öğrenmişlerdi.)" Bütün bu temiz havaya rağmen, gece iyi uyuyamıyorlardı.”
“İnsan korktuğu halde yaşıyor. Bir şeyler yapmak istediği için, korkunun gölgesinde kendini oradan oraya vuruyor. Çok acıklı durumlara düşüyor insan, dostlarım!”
“Bütün işlerimizi böyle düzenleyebilseydik albayım, gece yatısı adetimize rağmen gene de İngilizleri geçerdik.”
“Hep tetikte olacaksın, hep ilerisini düşüneceksin: Sabah olmadan öleceksin ki cenazen öğle namazına yetişsin.”
“İnsanlar, tam kötülüklerinden temizlendikleri ve ileride kurulacak yumuşak dünyada yer almaya hak kazandıkları sırada ölüyorlardı.”
“Az şiddet, şiddetlerin en kötüsüdür.”
“Allahın cezası kulak! Her şeyi duyuyor.”
“Damat sevgisi, albayım, insan sevgisine oranla çok kısa sürüyor.”
“Yeter Hikmet! Oyunumuza dönelim.'' Hikmetin gözleri parladı:''Dönelim albayım.Oyunumuzu kanımızla yazalım.Istırabızımızı sanatımıza gömelim.Sanat bizim için ekmek parası değil,sanat bizim için ustalık meselesi değil,sanat bizim için... sanat bizim için nedir albayım?”