Şule Gürbüz photo

Şule Gürbüz

She's not a hermit, though in other times she could have been. Her job is not in keeping with the times: she repairs the clocks in the Ottoman palaces. Şule Gürbüz is the only woman in the world to be an expert in mechanical clocks and author of two collections of stories which are small jewels of contemporary Turkish literature: Zamanin Farkinda (Aware of time, 2011) and Coskuyla Olmek (Die enthusiastically, 2012)

Aged only eighteen she wrote her first novel, Kambur (The Hunchback, 1992), published at the first attempt by the well-known Iletişim, likewise publishers of her last two works. But, apart from an interval marked by a collection of poetry and a theatrical text, for almost twenty years Şule Gürbüz has remained outside the Turkish literary scene. She studied History of Art in Istanbul and Philosophy in England. On her return she became apprenticed to Recep Gürgen, the last master clock maker in the Imperial Palaces, to then become in her turn a master.

Over the years the two of them were able to set working more than 300 clocks, both Turkish and foreign, belonging to the period between the XVI and XIX centuries. For the most part these clocks were recovered from a state of abandon and then put on show in museums which are today housed in the Topkapi and Dolmabahçe Palaces. This path has played a determining role in Gürbüz's writing which reflects on human existence and the sense of life using expressive and ironic language, taking up and giving voice to various themes in the Turkish-Muslim culture.


“Evet, gerçeğe varmak zor, talip olmak bile zor ki ne zor, bilmek zor, olmak zor ki ne zor. Mesellerdeki, irşat kitaplarındaki gibi yolda olana, vasıl olana bir sükunet, bir gizli memnuniyet de gelmiyor, sancı son sürat son nefese kadar devamda, rahat bırakmıyor. Kendinin ve diğerlerinin farkına varmayı gözde ve akılda sürekli kılmadığı için kişinin kendi hakkındaki yatışmışlık anları ani birer vehim gibi bin tereddüt bırakarak geçiyor. Evham, tedirginlik, muamma sürekli. Yani kitaplardaki o ağır, sözünü terazili söyleyen, emin, sükun bulmuş varlık kitaptan kesilip şekillendiği anda yaprak gibi titremeye başlıyor. Böyle rahat olmak için kendini de ona bu rahatlığı vereni de enikonu bilmesi lazım. Bununsa ölene kadar garantisi verilmiyor. İmanı olan, parası olan rahatlığında ve genişliğinde arkasına yaslanıp başkalarının telaşına kaşını kaldırarak bakamıyor. Son ana kadar hep göz üstünüzde, kendi gözünüz size düşman, kendi kalbiniz çır çır çırpınıyor, ayaklarınız en olmadık yere meyilli, adımı hazırda, burnun almadığı koku yok. Şairler anlamaktan yorgun, ama anladıklarından kimseye fayda yok.”
Şule Gürbüz
Read more
“... bu yeniyetmelik de nasıl şeyse yeniliği gidiyor kendisi eskiden kalma bir yetememeliğe dönüşerek hep kalıyor...”
Şule Gürbüz
Read more
“Bugün birisi politik görüşümü sordu. İster politikayla ilgileneyim, ister nefret edeyim; ne yanıt verirsem vereyim, açığımı yakalayacak. Neden tuttuğu takımı ya da burcumu sormuyor- daha insaflı olmaz mıydı?”
Şule Gürbüz
Read more