Yusuf Atılgan photo

Yusuf Atılgan

Yusuf Atılgan (27 June 1921, Manisa - 9 October 1989, İstanbul) was a Turkish novelist and dramatist, who is best known for his novels Aylak Adam (The Loiterer) and Anayurt Oteli (Motherland Hotel). He is one of the pioneers of the modern Turkish novel.

Atılgan is considered as one of the pioneers of the modern Turkish novel. His novels had a psychological style, digging into themes such as loneliness, questioning, meaning of life.

Atılgan finished middle school in Manisa, then high school in Balıkesir. He graduated in Turkish language and literature from İstanbul University. He finished his thesis titled Tokatlı Kani: Sanat, şahsiyet ve psikoloji under supervision of Nihat Tarlan. Atılgan then began teaching literature at Maltepe Askeri Lisesi in Akşehir. In 1946, he settled down at a village named Hacırahmanlı near Manisa where he took up writing. His novel Aylak Adam was published in 1959 which dealt with psychological themes such as loneliness, scope and possibility of love, meaning of life, seeking and obsession. This was followed in 1973 by Anayurt Oteli, which narrated the life of a hotel doorkeeper(named Zebercet) in an Anatolian town, with deep psychological examinations and touching themes such as sexuality and obsession. It gained further fame with a film based on the novel. In 1976, he began working in İstanbul as an editor and translator. With his wife Serpil he had a son in 1979 named Mehmet.

Atılgan died of a heart attack in 1989 while in the middle of writing a novel titled Canistan


“Bu sevginin onlardaki güdük sevgi ölçüsünü aşan başkalığını, törelere uymazlığını görünce nasıl tedirgin olacaklar! Bizi aralarından atarlar. Çocuklarına kötü örnek olduğumuzu söylerler. Sanki çocuklarına kendilerinden daha kötü örnek olabilirmiş gibi.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Bir gün sana dünyada dayanılacak tek şeyin sevgi olduğunu öğretecem.”
Yusuf Atılgan
Read more
“- Neden bu kadar kötümsersin?- Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun? En mutlu görünenlerine bile? Bütün bunlar üç oda, bir mutfak, iki çocuk ile başlıyor. Sonra? Haydi bayanlar, baylar! Bu fırsatı kaçırmayın. Siz de girin, siz de görün. Üç perdelik dram. Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak. Bugünlük bu kadar baylar. İyi geceler. Yarın gene bekleriz.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Hepimiz korkağız. Korktuğumuz için severiz; korktuğumuz için yaşarız; korku yüzünden ölürüz.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
Yusuf Atılgan
Read more
“Sustu. Konuşmak gereksizdi. Bundan sonra kimseye ondan söz etmeyecekti. Biliyordu; anlamazlardı.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Yaşamanın amacı alışkanlıktı, rahatlıktı. Çoğunluk çabadan, yenilikten korkuyordu. Ne kolaydı onlara uymak!”
Yusuf Atılgan
Read more
“Yoksa dünyada olmayanı mı arıyordu? İki yanına bakındı. Sağdaki kaldırımda duvara dayanmış büyük gözlü bir okul çocuğu ilgiyle ona bakıyordu. Gözlerini kırpmadan elindeki elmayı ısırdı. Ağzı sulandı. Yürüdü. Vardı işte. Çocuklar, elmalar vardı.”
Yusuf Atılgan
Read more
“İnsanın et olmayan tek yeri beyni değil mi? Et beyinli! Bir insan için söylenebilecek en ağır horlama sözü. Et beyinli!”
Yusuf Atılgan
Read more
“Ne yamansınız dökme kalıplarınızla; bir şeyi onlara uydurmadan rahat edemezsiniz.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Birden kaldırımlardan taşan kalabalıkta onun da olabileceği aklıma geldi. İçimdeki sıkıntı eridi.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Belki de bütün sıkıntıların sebebi bu. Belki paranın kendisi değil de sayısı önemlidir. İnsanların yaşamasında önemli olan ayrıntılar değil mi? Ayrıntısız yaşayan yalnız bitkler. Azotlu, sulu, klorofilli, güneş ışıklı bir yaşama. Biraz da hayvanlar. At, aşacağı kısrak topalmış, kemikliymiş aldırmaz. Genen de yem yediği ahırın, çifte koşulduğu tarlanın yolunu ayırır. Köpekler, görmeye alışmadıkları bir çeşit giysi giymiş insana havlarlar. Ya insanlar? Onların yaşamında her şey ayrıntı. Önemli olan yemek değil, yenece yemeğin çeşididir; giysi değil, giysinin çeşidi. Günlerin adı bile... Belli günlerde belli yaşamaları vardır. Pazar günleri pazarlık yaşamalarını kuşanırlar, çarşambaları çarşambalık! Hep ayrıntılar! Paranın sayısı gibi. Güler'in mavi gözlü oluşu gibi.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Bütün çağların trajedisi bu. Ku-ya-ra; 'Kumda yatma rahatlığı.' A-da-ko: 'Ağaç dalı kompleksi.' Şimdi kumda yattığım için kuyara diyorum. Daha da genişletilebilir. Kuyara, alışılmış tatların sürüp gitmesindeki rahatlıktır. Düşünmeden uyuyuvermek. Biteviye geçen günlerin kolaylığı. Ya adako? Ağaç dalındaki, gövdeden ayrılma eğilimini fark ettin mi bilmem? Hep öteye öteye uzar. Gövdenin toprağa kök salmış rahatlığından bir kaçıştır bu. Özgürlüğe susamışlıktır. Buna ben 'ağaç dalı kompleksi' diyorum. Genç hastalığıdır. Çoğunlukla kuyara dişidir. Adako erkek. Pek seyrek cins değiştirdikleri de olur. Ağaç dalı kompleksine tutulmuş kişi tedirgindir. İnsanların ağaç dallarını budayıp gövdeye yaklaştırdıkları gibi, yakınları onun içindeki bu Adako'yu da budarlar. Onu gövdeden ayırmamak için ellerinden geleni yaparlar. Kimi insana ne yapılsa yararı olmaz. Asi daldır o. Ayrılır. Balta işlemez ona.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Devetüyü Yüksekkaldırım'dan, açık mavi Tophane'den yana yürüyordu. "Tanrım, hangisi?" Köşede bir an durdu. Sonra devetüyünün arkasından gitti. Her şey o bir anlık duruşta olup bitmişti. Gene yanıldı. Açık mavili B. idi. Onun arkasından gitseydi hikaye bitecekti. Ama o Güler'le gitti.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Dünyada gereğinden çok kadın vardı; ama yalnız bir teki yoktu...”
Yusuf Atılgan
Read more
“Ne çok yalan söyleniyordu yeryüzünde; sözle, yazıyla, resimle ya da susarak.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Gökte bulutlar vardı,su katılmış rakı renginde.”
Yusuf Atılgan
Read more
“İçindeki 'sinemadan çıkmış kişi'yi öldürdüler. ...İnsanın adı onunla en az ilgili olan yanıdır. ...İnsanlarda anlayamadığı bir şey de gazete okumalarıydı. Neden her sabah içlerini karartmak gereği duyarlardı acaba? ...İnsanların yaşamasında önemli olan ayrıntılar değil mi? Ayrıntısız yaşayan yalnız bitkiler. Azotlu, sulu, klorofilli, güneş ışıklı bir yaşama... Ya insanlar? Onların yaşamasında her şey ayrıntı. Önemli olan yemek değil, yenecek yemeğin çeşididir; giysi değil, giysinin çeşidi; ayakkabının çeşidi. Günlerin adı bile... Belli günlerde belli yaşamaları vardır. Pazar günleri pazarlık yaşamalarını kuşanırlar, çarşambaları çarşambalık! Hep ayrıntılar! ...Neredeydi insanlar? Onlar yalnız evleri yanarken dışarı uğrarlar. ...Gücün dyanmaktansa yalnızlığıma kaçarım. Bana tek insan yeter. Sevişen iki kişinin kurduğu toplum. Toplumsal yaratıklar olduğumuza göre, insan toplumlarının en iyisi bu daracık, sorunsuz, iki kişilik toplumlar değil mi? ...-Normal bir insan değil. Korkmuyor musun ondan? -Hayır, seviyorum. Normal insanlardan korkarım ben. ...Bir şey var, ama eksile eksile var. ... Okulda balık gözlü bir çocuk vardı. Neden insan gözlü balıklar olmasın?”
Yusuf Atılgan
Read more
“Çağımızda geçmiş yüzyılların bilmediği, kısa ömürlü bir yaratık yaşıyor. Sinemadan çıkmış insan. Gördüğü film ona bir şeyler yapmış. Salt çıkarını düşünen kişi değil. İnsanlarla barışık. Onun büyük işler yapacağı umulur ama beş, on dakikada ölüyor. Sokak sinemadan çıkmayanlarla dolu; asık yüzleri, kayıtsızlıkları, sinsi yürüyüşleriyle onu aralarına alıyorlar, eritiyorlar... Saatine baktı: dört buçuğa beş vardı. "Eve gitsem okusam." Durağa yürüdü. "Bunları kurtarmanın yolunu biliyorum. Kocaman sinemalar yapmalı. Bir gün dünyada yaşayanların tümünü sokmalı bunlara. İyi bir film görsünler. Sokağa hep birden çıksınlar.”
Yusuf Atılgan
Read more
“Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
Yusuf Atılgan
Read more