“BU BİZİM ŞİİRİMİZDİR Bir suyun akışına dalar gibi kalıyoruzO zaman gün sızıyor saçaklardan ince inceBiz birbirimizi karşılıksız sevmeye başlayıncaBirlikte bir kirazı dişler gibi oluyoruzUzun bir kervan gibiyiz güneşte ağır ağırAydınlığı iki ayrı sevinç gibi yaşıyoruzİki ayrı sevinci bir bütünde eriterekŞurada otursak mı yürüsek mi biraz dahaÖtelere uzanmadan köşeyi bile dönmedenBirkaç yüzyıl sonraki bir şiiri okur gibiEn küçük bir kıpırtıda sonsuzluğa varıyoruzÜşütür gibi titreten buydu az önce biziŞimdi denizin sesiyle rüzgar belki de aynı şeyBu senin saçların mı yoksa benim saçlarım mıAramıza girmeye çalışan yaramaz bir esinti miUzun uzun düşünmeye başlamadanBütün zamanları birden şimdiye damıtarakBir kuşun kanadını öper gibi kalıyoruz.”
“Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
“ÇOCUKLAR GİBİBende hiç tükenmez bir hayat vardı Kırlara yayılan ilkbahar gibi Kalbim hiç durmadan hızla çarpardı Göğsümün içinde ateş var gibi Bazı nur içinde, bazı sisteyim Bazı beni seven bir göğüsteyim Kah el üstündeydim, kah hapisteydim Her yere sokulan bir rüzgar gibi Aşkım iki günlük iptilalardı Hayatım tükenmez maceralardı İçimde binlerce istekler vardı Bir şair, yahut bir hükümdar gibi Hissedince sana vurulduğumu Anladım ne kadar yorulduğumu Sakinleştiğimi, durulduğumu Denize dökülen bir pınar gibi Şimdi şiir bence senin yüzündür Şimdi benim tahtım senin dizindir Sevgilim, saadet ikimizindir Göklerden gelen bir yadigar gibi Sözün şiirlerin mükemmelidir Senden başkasını seven delidir Yüzün çiçeklerin en güzelidir Gözlerin bilinmez bir diyar gibi Başını göğsüme sakla sevgilim Güzel saçlarında dolaşsın elim Bir gün ağlayalım, bir gün gülelim Sevişen yaramaz çocuklar gibi”
“Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
“değeri olan bir kimse yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim diye düşünmemelidir. bir iş görürken yalnızca doğru mu eğri mi, yürekli bir insan gibi mi yoksa tabansızca mı davrandığını düşünmelidir.”
“Bir kırlangıç gibi hızlıca yükselirken, unutma ki bir taş gibi de çabucak düşebilirsin!”
“İnsanların birbirlerine aşıkken gündelik hayatlarına devam etmelerini anlayamıyordum. Böylesi bir hareket bana ihanet gibi geliyordu. Kötü sahnelenmiş bir piyes gibi! Sanki bir insana değil de bir koltuğa aşık olunuyormuş gibi!”