“İnanmışım kaybetmek esrarıdır esrarınÇıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorumİpimden kurtulmuşum kaybediyorumBirleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez...AYAKKABILARINI KAPIMIN ÖNÜNDE GÖRMEYİ İSTİYORUM!Çünkü bu, Seni seviyorumun içine nal salmak demektirVe hareketinin bana durduğunu akla uydurur.Oysa seni sevmem toplumu meşru kılarVe gitmen beni dile indirger sevgilim.”
“Şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben-Ve emir ‘kûn’ diyor, doğruluyorum-‘bu ülke’den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.AYAKKABILARINI KAPIMIN ÖNÜNDE GÖRMEYİİSTİYORUM!Çünkü bu,Seni seviyorumun içine nal salmak demektir.Ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.Oysa seni sevmem toplumu meşru kılarVe gitmen beni dile indirger sevgilim.…”
“Bu an için, sadece bu an için, beraberiz. Seni bana bastırıyorum. Gel, acı, beslen benden. Sivri dişlerini etime batır. Beni ikiye ayır. Ağlıyorum, ağlıyorum.”
“Seni kara saplı bir bıçak gibi sineme sapladılarDeğirmen misali döner başımSevda değil bu bir hışımGel gör beni darmadağınTel tel çözülüp kalmışım.”
“Dünya seni umursamayabilir! Bu gerçekle başa çık! Kaya gibi sağlam dur! Yürümeye devam et; mutluluğa giden yol, önünde esrarengiz bir şekilde belirecektir!”
“Sevmem! Bana senin yüzünü göstermeyen karanlıkları... Sevmem! Ellerinden uzak kaldığım anları... Sevmem! Seni uzaklarda duyumsadığım anları... Sevmem yenin olmadığın yerleri! Sevmem yalnızlıkları!”