“Şu çıplak çocuk şu tüyük bürk şairi ben-Ve emir ‘kûn’ diyor, doğruluyorum-‘bu ülke’den daha bıçkın tamlama bilmiyorum.AYAKKABILARINI KAPIMIN ÖNÜNDE GÖRMEYİİSTİYORUM!Çünkü bu,Seni seviyorumun içine nal salmak demektir.Ve hareketinin bana durduğunu akla uydurur.Oysa seni sevmem toplumu meşru kılarVe gitmen beni dile indirger sevgilim.…”
“İnanmışım kaybetmek esrarıdır esrarınÇıldırmış bir vaşak gibi kaybediyorumİpimden kurtulmuşum kaybediyorumBirleşmiyor ellerimiz haykırıyor trapez...AYAKKABILARINI KAPIMIN ÖNÜNDE GÖRMEYİ İSTİYORUM!Çünkü bu, Seni seviyorumun içine nal salmak demektirVe hareketinin bana durduğunu akla uydurur.Oysa seni sevmem toplumu meşru kılarVe gitmen beni dile indirger sevgilim.”
“Ah ! Acaba güneş batmadan öleceğim doğru mu? Gerçekten mi? Bu ben miyim? Dışarıdan kulağıma gelen bu çığlıklar, rıhtımda koşuşan şu sevinçli insan kalabalığı, kışlalarında hazırlanan şu jandarmalar, şu siyah giysili rahip, şu kırmızı elbise giymiş adam, bütün bunların hepsi benim için hazırlanıyor! Ölecek olan benim için ! Şu anda burada duran, yaşayan, hareket eden, nefes alıp veren, bütün masalara benzeyen bu masanın önünde oturan ve şu anda başka bir yerde olabilecek ben; dokunan ben, hisseden ben, buruşuk giysili ben!”
“Bu an için, sadece bu an için, beraberiz. Seni bana bastırıyorum. Gel, acı, beslen benden. Sivri dişlerini etime batır. Beni ikiye ayır. Ağlıyorum, ağlıyorum.”
“Bu oda karanlık” diyordum, “bu oda yalnız bugün değil, her zaman böyle karanlık.. Burada kitaplarımla ben yaşarız ve bize aydınlık getirecek kimsemiz yok… Ben burada yalnızlığı bardak bardak içiyorum. Ve ihtiyar kanepelerle konuşmak istediğim zaman, onlar artık bana anlatacak yeni bir şey bulamıyorlar.. Sen bu odaya hiç görülmemiş bir şey gibi geldin.. Bu sarı duvarlar, bu yıllanmış eşya seni bir daha unutamazlar. Bana her gün senden bahsedeceklerdir. Onlar da benimle beraber seni arayacaklar, buraya her girişimde sorucu gözlerle bakarak: “Nerede o?..” diyeceklerdir. Tahmin etmiyorum ki senin bulunduğun yerler buradan daha aydınlık olsun. Buraya gelmek, tekrar başını göğsüme koymak, ellerini böyle yumruk yaparak avucuma vermek istediğin anlar olacaktır. O zaman hiç düşünmeden gel; beni kitaplarımın temiz arkadaşlığından ayıracağından korkma.. ”
“Şimdi seni neden bu kadar çok sevdiğimi anladım, çünkü kendim ölmüştüm ve yalnızca başkalarının canlılığını algılayabiliyordum.”