“İÇERDE Haberin var mı taş duvar? Demir kapı, kör pencere, Yastığım, ranzam, zincirim, Uğruna ölümlere gidip geldiğim, Zulamdaki mahzun resim, Haberin var mi? Görüşmecim, yeşil soğan göndermiş, Karanfil kokuyor cıgaram Dağlarına bahar gelmiş memleketimin...”
“Hayalin nedir? Dünyadaki en ünlü adam mı olmak? Ne aptalca bir hayalin var! Bütün dünyayı bir orduyla fethetmek mi? Ne ilkel bir hayalin var! Milyonlarca dolar mı kazanmak? Ne açgözlü bir hayalin var! Hayallerini sorgula!”
“Aya hele” dedi Ali. Hidayet’in oğlu baktı.“Ne var ayda?”“Allahımız…”“Tövbe, estağfurullah,” dedi Hidayet’in oğlu.“Niye?”“Allahımız ne arasın ayda?”“Niye?”“Niyesi var mı lan? Allahımız kaşmer mi?”“Kaşmer ne ki?”“Soytarı…”“Allahımız mı?”“Tövbe estağfurullah…”“Allahımızı karıştırma arkadaş, bak ana avrat dümdüz giderim!”“Karıştıran sensin!”“Dümdüz giderim dedim, giderim. Karıştırma Allahımızı. Allahımız gibisi var mı?”“Allahımız gibi kimse olamaz!”Küçük ağayı hatırlayan Ali, “Tabancası var mı Allahımızın?” diye sordu.“Olmadığına ne bakıyorsun?”“İstese olur değil mi?”“Bak hele bak…”“Allahımıza kurban oluyum… Sen?”“Ben de, abooo…”“Allahımız istese Fatma’yı birde bulabilir değil mi?”“Birde.”“Bulsa, ah bir bulsa…”“Ne verirdin Allahımıza?”“Allahımız ne yapsın bendeki öteberiyi? Onun hazineleri var Kafdağı’nın ardında. Allahımız bu…”
“Her gün bu kadar güzel mi bu deniz?Böyle mi görünür gökyüzü her zaman?Her zaman güzel mi bu kadar,Bu eşya, bu pencere?Değil, Vallahi değil;Bir iş var bu işin içinde.”
“Gidip rüzgara daha yakından bakalım mi?" "Belki de herkese göre bir yer var dünyada", diyorum, "Herkese göre biri var ama herkes doğru yerde değil." "Tıpkı bir düşteki gibi dokunduğun anda darmadağın olacak bir kadın." "Pervasızca dokunduğumuz her şeyi toza çevirmiyor muyuz zaten?”
“Manen iyi hissetmek için bir tapınağa mı ihtiyacın var? Güzel bir bahçeye git!”