“ Siz bir romantiksiniz, Edith," diyerek sözünü yineledi Mr.Neville gülümseyerek. "Yanılan sizsiniz," diye yanıtladı Edith. "Ömrüm boyunca bu suçlamayı dinledim durdum.Romantik değilim ben.Ben, evcil bir hayvanım. Ahlayıp ohlayıp taşkın tutku gösterilerinin, büyük aşkların özlemini çekmiyorum, aşk için dünyayı hepten gözden çıkarmıyorum. Bütün bunları biliyorum ve bunun insanı yapayalnız bıraktığını da biliyorum. Hayır, benim can attığım şey rutin yaşamın yalınlığı. Güzel bir havada kol kola bir akşam yürüyüşü.Bir iskambil oyunu. Gevezelik etmek. Bir yemeği birlikte hazırlamak”
“Beklemek ileriye doğru acele etmek,zamanı ve içinde bu anı bir armağan yerine bir engel gibi görmek,değerlerini yadsıyıp yok ederek zihninde üzerlerinden atlayıp geçmek demektir.Beklemek sıkıcıdır denir,oysa,büyük bir oranda zamanı kullanmadan ve deneyimlerinden geçmeden tüketmek eğlencelidir de.Hiçbir şey yapmadan bekleyen bir kişi,hiçbir yararı olmadan bir sürü şeyi sindirim sistemine yığan bir obura benzer diyebiliriz.Daha da ileriye giderek hazmedilmemiş gıdaların bir insanı daha güçlü yapmadığı gibi geçen zamanın insanı yaşlandırmadığını söyleyebiliriz.Zaten ari ve tam bekleme diye bir şey yoktur.”
“Anlaşılan ben zayıf bir insanım.İncil'i denedim;filozofları,şairleri,ama bir şekilde hepsi hedef şaşırmışlardı.Tamamen başka bir şeyden bahsediyorlardı. Ben de okumayı kestim uzun bir süre önce.İçki,kumar ve seks biraz işe yarıyordu ve bu yaşantımda cemiyetin,şehrin,ülkenin herhangi bir ferdi gibiydim; ancak tek fark, benim 'başarmak' isteği duymamamdı.Bir aile istemiyordum,ev istemiyordum,saygın bir iş istemiyordum.Böyleydim işte:Entelektüel değilim,sanatçı değilim,alalade bir insanı kurtaran köklerden yoksunum.Arada derede kalmış bir şey gibiyim ve sanırım bu da deliliğin başlangıcıdır.”
“Benim beklediğim aşk başka! O, bütün mantıkların dışında, tarifi imkansız ve mahiyeti bilinmeyen bir şey. Sevmek ve hoşlanmak başka, istemek bütün ruhuyla, bütün vücuduyla, her şeyiyle istemek başka… Aşk bence bu istemektir. Mukavemet edilemez bir istemek!”
“O kadar az yaşadım ki sanki hiç ölmeyecekmişim gibi düşünme eğilimindeyim; insan hayatının bu kadarcık bir şeye indirgenmesi gerçek olamazmış gibi geliyor bana; elinizde olmadan, er ya da geç bir şey olacak diye hayal ediyorsunuz. Büyük hata. Bir hayat pekâlâ da boş ve kısa olabilir. Günler ne bir iz ne bir anı bırakmadan sefil bir şekilde akıp gider; ve sonra bir anda duruverir.”
“Ölümden korkuyordum. Ölümden o kadar korkuyordum ki belki de ölüyorsunuzdur diye, size bakamıyordum bile. Benim için ölmemenin, eğer bulabilirsem, bir... bir yolu olduğundan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Fakat, sanki büyük bir yara varmış da kanıyormuş gibi, -sizinki gibi- hayat sürekli akıp gidiyordu. Fakat her şeyde bu vardı. Ve ben hiçbir şey, hiçbir şey yapmadım; sadece ölmenin korkusundan saklanmaya çalıştım.”