“Küçük Prens: "Bu adamın kafası az çok benim ayyaşınki gibi çalışıyor" diye düşündü. Ama yine de bir soru sormaktan alamadı kendini.- Yıldızlara nasıl sahip olunur?İşadamı yüzünü ekşiterek:- Yıldızlar kimin malıdır? diye karşılık verdi.- Bilmem, kimsenin.- O halde, benimdir. Onlara sahip olmak ilkin benim aklıma geldi.- Bununla iş biter mi?- Elbette. Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.”
“Bir sonu olmayan ve kimsenin okumayacağı, ama birisi için yazılmış ve bununla biçimlenen bir mektup gibiydi günlük.”
“Yine böyle bir günde, biraz daha önce, biraz daha sonra, bir şeylerin yolunda gitmediğini, açık konuşacak olursak, yaşamayı bilmediğini, hiç bilmeyeceğini şaşırmadan keşfediyorsun.____________________İnsanlardan nefret ettiğin anlamına gelmez bu, ne diye nefret edesin ki? Ne diye kendinden nefret edesin ki? Keşke insan türüne ait olmak, o dayanılmaz ve sağır edici gürültüyü de beraberinde getirmeseydi…”
“Ben hikâyeciyim diye sizlerden ayrı şeyler düşünecek değilim. Sizin düşündüklerinizden başka bir şey de düşünemem. O halde bu adamın hikâyesi ne olabilir? Sakın benden büyük vakalar beklemeyin, n'olur?”
“Dayanırdan, dayanmasını bilirsen, ama nasıl olsa dayanacaksın, insanoğlusun, kendin söyledin, insanoğlu, düşün bir, kimler nelere dayanmadı, dayanacaksın ve yeni bir kişilik yaratacaksın.Nasıl? diye sordu bir ses.Kendine bir iş edinerek, diye cevap verdi bir başka ses.”
“Bir ışığa sahip olmak yetmez; başkalarıyla paylaşılmalıdır! Karanlığın azalması için, büyük bir şevkle paylaşmak gerek gerçeği!”