“Yok abi öyle deme. Ben Nebahat'a kötü gözle bakabilince anladım ki gözlere gerek yok artık bu alemde. Harbi diyorum bak. Eğer sevgi ile bakamayacaksan gözlere ne gerek var.”
“Bak bunlar ellerin senin bunlar ayakların Bunlar o kadar güzel ki artık o kadar olur Bunlar da saçların işte akşamdan çözülü Bak bu sensin çocuğum enine boyuna Bu da yatak olduğuna göre altımızdaki Sabahlara kadar koynumda yatmışsınBak bende yalan yok vallahi billahi Sen o kadar güzelsin ki artık o kadar olur”
“Doğada hayal kurmana gerek yok çünkü zaten hayalin içindesin!”
“Fakirliğe gelince, hiçbir şey söylemeye gerek yok. Yapmamız gereken tek şey, onunla karşılaşınca yardım etmektir.”
“Tuhaf! varla yok hiç bir olur mu? Örneğin ben şimdi varım, yarın yok olacağım. Bu ikisi arasında fark yok mu?” dedim. Deli başını çevirdi. Kahkayı bastı :“Vay! Heyhaaat! sen varsın ha?! acaba var mısın?”
“Nihayet iyi kötü şu satırları yazdım, ve yazarken öldüğünü sandığım geçmişim birden canlanıp önüme dikildi. O zaman anladım ki geçmişin ölümü yok, çünkü geçmiş bugünün parçasıdır. Ve ben, 90 yaşında bir kadın, hala Marusya’nın peri masallarını anlattığı ve siyaset dersleri verdiği küçük Tanya’yım.”