“Kendim için sık sık düşündüğüm bir şeydi bu. Başım ağrısa da iki hap içmeye kalksam, gözüm ilaçların tamamına takılırdı; yüksekten bakarken bazen yer çekerdi beni; ellerimi yıkarken bileklerimin içinde kalınca ve şişkin duran damarlarımdan parmaklarımı alamazdım, delinmesi halinde kanımın bir anda boşalacağını düşünürdüm. Beni engelleyen şeyin ne olduğunu hiç bir zaman bilemeyeceğim. Galiba kendime yaşamak için bir nedenim yok derken, aslında ölmek için bir nedenimin olmadığını görüyordum. Ben kimdim ki ölecek?”
“Kahkahalar. Hayatta kalabilmek için önemli bir malzeme. Ve biz sık sık kahkaha atardık.”
“O zaman sık sık düşünüyor ve içimden: Beni kuru bir ağaç kovuğunda yaşamaya zorlasalardı da gökyüzüne bakmaktan başka bir işim olmasaydı, yavaş yavaş buna da alışır giderdim, diyordum.”
“Bir su damlası için en güzel ev bir yapraktır ve bir insan için: İyilik. İyilik, içinde sürekli yaşadığın evin olsun!”
“Ve ben, bu gece, yaşamın belirli bir saydamlığı karşısında hiçbir şeyin önemi kalmadığı için kişinin ölmek isteyebilmesini anlıyorum. Bir insan acı çeker, mutsuzluk üstüne mutsuzluğa uğrar. Katlanır bunlara, yazgısını benimser, iyice yerleşir içine. Saygı görür. Sonra, bir akşam, hiç: bir zamanlar çok sevdiği bir dostuna rastlar. Dostu biraz dalgın konuşur onunla. Eve dönünce, adam kendini öldürür. Sonra gizli dertlerden, bilinmeyen acılardan söz edilir. Hayır. İlle de bir neden gerekirse, dostu kendisiyle dalgın konuştuğu için öldürmüştür adam kendini.”
“Beni ancak zengin bir kancık kurtarır,’ diyor büyük bir yılgınlıkla. ‘Sürekli yeni kancıklar peşinde koşmaktan yoruluyor insan. Mekanikleşiyor. Aşık olamıyorum, asıl sorun bu, anlıyor musun? Fazlasıyla bencilim. Kadınlar düş kurmama yardımcı oluyor sadece, hepsi bu. Kötü bir alışkanlık gibi, alkol gibi, afyon gibi. Her gün yeni bir am bulmayılıyım kendime; yoksa hastalıklı bir hal alıyorum. Fazla düşünüyorum. Bazen kendime, işi ne kadar çabuk bitirdiğime şaşıyorum - ve aslında ne kadar az anlamı olduğuna. Otomatiğe bağlamışım sanki. Bazen kadın filan düşünmüyorum ama birden kadının tekinin bana baktığını fark ediyorum ve küt! Yeniden başlıyor. Ne yaptığımı anlamadan bir bakıyorum ki odamdayız. Ne dediğimi bile hatırlamıyorum. Onları odama getiriyorum, kıçlarına bir şaplak atıyorum ve göz açıp kapayınaya değin bir bakıyorum ki iş bitmiş. Düş gibi.. Anlıyor musun ne demek istediğimi?”