“Evrendeki en bol elementin, hidrojen ile helyumun, aynı zamanda en hafif iki element olması her şeyi açıklıyor zaten. Böyle hafif bir evrende anlam ne arasın? Anlam ağırdır… Dibe çöker. Falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.”
“anlam ağırdır... dibe çöker. falcılar bu nedenle kahvenin telvesine bakarlar.”
“Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
“Nasıl kolayca söyleyiveriyor bunu. Sevmek! Kelimelere herkes kendine göre bir anlam, bir değer veriyor galiba. Bu değerler aynı olmadıkça iki kişi iki ayrı dil konuşuyorlarmış gibi olmuyor mu?”
“Birdenbire boğazına hafif bir gıcık geldiğini ve gözlerinden farkında olmadan yaşlar boşanmaya başladığını hissetti. Bu, öyle hummalı, hıçkırıklı, buhranlı bir ağlayış değildi. Bir yerde biriktiği anlaşılan gözyaşları, kendilerine dökülecek bir mecra bulmuşlar, gayet sakin, hatta biraz tatlı bir şekilde iki yanağından yastığa süzülüyorlardı.”
“Her hareketin bir anlamı var. İnsan, benim gibi hareketten vazgeçerse, bu anlamlarıdaha iyi hissediyor. Sigarayı yaktı; yanmış kibriti kutunun içine koydu. Her hareketiniönceden hesaplarsan hata yapmazsın; aynı zamanda, düşüncelerini hareketlerindenayırırsın. Ne yaptığını hatırlarsın; düşünceden harekete geçmek kolay olur böylece. Düşünmeğe başladığım sırada en son olarak sigara tablasını yere, kilimin üzerine koymuştum, dersin. Düşünceler seni bırakınca delirtici bir şaşkınlığa, gerçeğe alışmanınzorluğuna düşmezsin. Kaç sigara içtiğini, her birini nasıl söndürdüğünü, kibritleri nereye koyduğunu hatırlarsın. yoksa, birdenbire sigara tablasınıniçinde dört izmarit ve iki kibrit bulursan büyük bir korkuya kapılırsın: sigaramı nasıl yakmışım? Olağanüstü bir şey mi oldu bu arada? Aklımı mı kaybediyorum? Birden her şeyi unutacak mıyım? Oysa, içinden bir ses, kibrit kutusuna koydun,kibrit kutusuna koydun diye seni yatıştırırsa büyük bir ferahlık duyarsın; herkese ve her şeye meydan okumak için büyük bir cesaretle dolduğunu hissedersin. Benimle kimse başa çıkamaz hesabını veremeyeceğim tek dakikam yok diye gururlanırsın. Gerçekle rüyayı birbirinden ayırırsın. Bu iki kibriti ben rüyamda yakmadım. İşte kutuyu açıyorum: içinde iki tane yanmış kibrit. Kendi kendine gülümsersin: beni daha ele geçiremediniz. Korkuların bir an sürer geçer. Sayı ile hareketi renk ile düşünceyi sadece rüyanda karıştırdığın için endişe duymazsın. Hikmetler de birbirine karışmaz. Fakat bütün bu rüyaları neden gördüğünü biliyor musun? Her şeyi biliyorum. Eyvah! Mutfağın elektriğini söndürmeyi unutmuşum. Dur, telaşlanma; gider söndürürsün.”