“İstanbul'da insanların tek amacı İstanbul'un tadını çıkarmak gibi görünüyor. Avına dişlerini geçirmeye çalışan yırtıcı hayvanlara benziyorlar. Ankara'ya istesen de dişini geçiremezsin, bir sürü üst geçit var." Metin ile birlikte bu şakaya güldüler. Kapatırken Cemil şöyle dedi: "İstanbul'da gün boyu dolaşırken dünyanın haline üzüldüm. Ankara'da insan sadece Ankara'nın haline üzülüyor.”
“İstanbul ile Ankara karşılaştırması yaptı. İstanbul'a giden herkes dönüşte böyle bir kıyaslama getirir, lokum gibi ya da pişmaniye, saray helvası, Bolçi. "İstanbul'da insanların tek amacı İstanbul'un tadını çıkarmak gibi görünüyor. Avına dişlerini geçirmeye çalışan yırtıcı hayvanlara benziyorlar. Ankara'ya istesen bile dişlerini geçiremezsin, bir sürü üst geçit var." Metin ile birlikte bu şakaya güldüler. Kapatırken Cemil şöyle dedi: "İstanbul'da gün boyu dolaşırken dünyanın haline üzüldüm. Ankara'da insan sadece Ankara'nın haline üzülüyor.”
“Onu sevmeyi bir tutku haline dönüştürüyorum. Bu sevgide tüm sevgilerim, sevebilme gücüm var. Gelecekteki sevgileri de Yaşar gibiyim. Geçmiştekileri de.”
“...dünyanın iki buçuk milyar nüfusundan yalnız bir tek insan üzerinde ısrarın bir monomaniden başka adı var mıdır?”
“İnsan, insanlara var olmadıklarını inandırmak için bir felsefe incelemesine güvenemezdi. Bunun bir eylem olması gerekiyordu, gerçekten öylesine umutsuz bir eylem ki görüntüleri silsin götürsündü ve dünyanın hiçliğini gün ışığına göstersindi.Bir patlama, kan içinde genç bir beden halının üstünde, bir kağıda yazılmış sözcükler: Kendimi öldürüyorum, çünkü var değilim. Ve siz de insan kardeşlerim, hiçsiniz!”
“Kafka’yla yaptığım bir konuşmayı hatırlıyorum, çıkış noktamız bugünkü Avrupa ve insanlığın çöküşüydü. ‘Bizler,’ demişti Kafka ‘Tanrının zihnine üşüşen nihilist düşünceler, intihar fikirleriyiz.’ Bu bana önce Gnostik dünya görüşünü hatırlattı: Kötü bir demiurg olarak tanrı, dünyaysa onun düşüşü. ‘Hayır.’ dedi Kafka ‘bizim dünyamız Tanrının kötü bir ruh haline, kötü bir gününe rastlamış.’ ‘Öyleyse bu bildiğimiz dünya dışında umut olabilir mi?’ diye sordum. Gülümsedi: ‘Elbette yeterince var hatta sonsuz umut var ama bizim için değil.”