“Sonra sustum.Çok konuşunca olan şey: Konuşmak, anlatmak anlamsız gelmişti birdenbire.Belki de katlanıp kaldırılması gereken şeyleri buruşturmuştum.”
“Neden bir de rüya görürüz? Her şey olup bittikten sonra neden bir de rüya görürüz? Karmaşanın,keşmekeşin, hayatın yorucu zenginliğinin içinde eksik kalan nedir ki,uykunun kuytusunda ille de tamamlanması gerekir?Rüyamızda,biririyle ilgisiz gibi görünen ayrıntıları bilincimiz önden gürültülü bir lokomotif gibi çekip bir yere, örneğin bir anlama mı götürür?Yoksa o ayrıntılar bilincimizin balonuna batan iğneler midir?”
“Önce aşk avrdır. Hatırlamak da acı çekmek de, sevgilimize vereceğimizin çiçeğin fotosentezi de ondan sonra başlar.”
“Önce aşk vardır. Hatırlamak da, acı çekmek de, sevgilimize vereceğimiz çiçeğin fotosentezi de ondan sonra başlar.”
“İşte gerçek bu! Gerçek mi? diye burun kıvırdı gün görmüş hakim, "Kendisi de sayısız insan tarafından anlatılmış sayısız hikayeden ibaret olan gerçeği kim bilebilir ki?"Oturuma ara verildi.”
“Evet, yolun sonunda iki adam, şiirin bile fayda etmediği çünkü şiir çaredir bir bakıma ölüme,özellikle de son dize ve her şeye çengel atan kafiye.”
“Editör Hanım, ‘Otuz beş yaşında mühendisliği bıraktı ve kendini edebiyata verdi.’ cümlesinin biyografimde güzel duracağını düşündüğüm için işimden istifa ettim. Küçük burjuvaların kayda değer lükslerden biri de kendi biyografilerini hayal edebilmeleri ve bazı şeyleri sırf biyografilerinde yer alsın diye yapabilmeleridir.”