“Ölüyorum tanrımBu da oldu işte.Her ölüm erken ölümdürBiliyorum tanrım.Ama, ayrıca, aldığın şu hayatFena değildir...Üstü kalsın...”
“Bakın şu övüngen kişiye, iyi niyetli değildir. Ama doğru kişi, sada¬katiyle yaşayacaktır.”
“ayrıca gerçek bir yazar asla yazarlığı bırakmaz,yazmasa da bırakmaz.”
“Gerçek,boğucu hüzne ne oldu?Yoldan çıkmış öfkeye?Kötümserliğe ne oldu?Ya da umutsuzluğun doğurduğu inatçılığa?Sadece boşluğa koparılacak tek bir haykırışa ne oldu?Kelebek kanadında gizli,saf güzelliğe?Tek bir gülücükle baştan çıkartan tutkuya ne oldu?Peki ya yağmur altında dans ettiren deliliğe?Bulut gibi temiz ruhlara ne oldu?Her duyduğumuzda bizi titreten yegâne özgürlük sözcüğüne?Ne oldu? / - Şuralarda bir yerlerde bir "kapat" tuşu olmalı.Bir "stop" tuşu olmalı;olmak zorunda.”
“Yazı kendini söyler, söylemediğini yok eder. Bir de, ara bir yol olarak, yok ettiklerinin bir bölüğünü sezdirebilir. Sezdirdikleri "var" değildir ama "yok" da değildir.”
“Ölüm bütün gün odasından çıkmadı, kahvaltısını da, öğle yemeğini de, aksam yemeğini de hep odasında yedi. Geç vakitlere kadar televizyon izledi. Sonra ışığı söndürdü ve yatağına girdi. Uyumadı. Zira ölüm hiç uyumaz.”