“Senin bir havan var beni asıl saran o Onunla daha bir değere biniyor soluk almakSabahları acıktığı için haklıGününü kazanıp kurtardı diye güzelBirçok çiçek adları gibi güzelEn tanınmış kırmızılarla açanBütün kara parçalarında Afrika dahil”
“Birden nasıl oluyor sen yüreğimi elliyorsunAma nasıl oluyor sen yüreğimi eller ellemezSevişmek bir kere daha yürürlüğe giriyorBütün kara parçalarında Afrika dahil”
“... ona aşktan söz ettim. o ise aşkın din gibi bir şey olduğunu, aslında var olmadığı halde sistemin bizi daha kolay kullanmak için uydurduğu bir şey olduğunu söyledi.”
“Olursa iyi olur ama ne Nefertiti,ne de Isenheim Mihrabı istediğim yok benim.Tuttuğunu koparan erkeklerden bahsetmedim,çünkü nefret ederim öylelerinden,onlardan daha can sıkıcı kimse yoktur benim için;çokluk leş gibi hüner marifet kokar onlar.Ama neyi ciddiye aldığını bir bilsem senin!Başka erkeklerin önem verdiği hiçbir şeye aldırmıyorum;bir iki şey de var ki,öbür erkeklerin verdiği değerden daha değerli senin için.Bir iş sahibi olamadın...”
“Beni engelleyenin olgular olduğu pek söylenemez, bir korku, aşılabilmesi olanaksız bir korku var: mutlu olmaktan korkmak, daha yüce bir amaç için kendine acı verme tutkusu ve buyruğu.”
“Senin bu ellerinde ne var bilmiyorum göğe bakalımTuttukça güçleniyorum kalabalık oluyorumBu senin eski zaman gözlerin yalnız gibi ağaçlar gibiSularım ısınsın diye bakıyorum ısınıyorSeni aldım bu sunturlu yere getirdimSayısız penceren vardı bir bir kapattımBana dönesin diye bir bir kapattımŞimdi otobüs gelir biner giderizDönmeyeceğimiz bir yer beğen başka türlüsü güçBir ellerin bir ellerim yeter belleyelim yetsinSeni aldım bana ayırdım durma kendini hatırlatDurma kendini hatırlatDurma göğe bakalım”