“Burada ki gizem avcısı benim ama onlar ne yapıyorlar? Gidip senin gibi İngiliz Edebiyatıyla kafayı bozmuş anti-sosyal kişiliği vampire dönüştürüyorlar! Dizideki vampir avcısı Buffy'nin bile yüreği cız etmiştir.Gerçi..." deyip değerlendiren gözle beni süzdü. "Senden çok iyi araştırma malzemesi, olurdu.”
“İstedigim bu değildi, bütün bu ayrıntıları versem ne çok ağlayacaktin kim bilir, en çok onlar acıtır, öç almak mı? Nevit’ten mi? senden mi? hayır, beni hiç anlamıyorsun. Tenimde, tenimin altında bir yerlerde, o şarkıdakı gibi saklıyorum onu, bir düşte elimden tutuyor ama çok çok uzakta, göremiyorum bile, nasıl olup da görünmeyecek kadar uzaktayken elini tutabildiğime şaşıyorum. Sen de ona selam söyle.”
“Olursa iyi olur ama ne Nefertiti,ne de Isenheim Mihrabı istediğim yok benim.Tuttuğunu koparan erkeklerden bahsetmedim,çünkü nefret ederim öylelerinden,onlardan daha can sıkıcı kimse yoktur benim için;çokluk leş gibi hüner marifet kokar onlar.Ama neyi ciddiye aldığını bir bilsem senin!Başka erkeklerin önem verdiği hiçbir şeye aldırmıyorum;bir iki şey de var ki,öbür erkeklerin verdiği değerden daha değerli senin için.Bir iş sahibi olamadın...”
“Bu acılarla dolu dünya bazen en mantıklı bakışla bile bir cehennem gibi görünür. Ama insanın hayal gücü Carathis değildir ki, bu cehennemin tünellerinde cezalandırılmadan gezebilsin. Mezara ilişkin sayısız iç karartıcı korkuların hepsine de hayali olarak bakamayız ne yazık ki. Ama, tıpkı Afrasiab'a Oxus'a yaptığı yolculukta eşlik eden iblisler gibi, uyumaları gerekir - yoksa bizi yerler. Onlar uyumalıdır, yoksa biz ölürüz.”
“Yetkin, ama acı veren bir büyü ile buradasınız! Benim burada olduğum gibi, daha da elle tutulur biçimde; ben neredeysem siz de oradasınız, benim olduğum kadar, daha da belirli.”
“Ne ölüm, ne de hayat! Hiçbiri kovalamıyor beni rüyalarımda. Hiçbirinin eli bana değmiyor. Çünkü ellerim ceplerimde hiç olmadıkları kadar. Varlığıma nedensizlikten delirdim ben. Hiçbir nedeni kendime yakıştıramadığımdan. Hepsini giydim. Hiçbiri olmadı. Hepsi dar geldi. İnansaydım herhangi birine, uğruna gerekirse dünyayı kan gölüne çevirirdim. Okyanuslar kırmızı olurdu. Pıhtılaşmış kanlardan siyah dağlar yükselirdi. Ama inanamadım. Bir türlü inanamadım... Bütün hayat bir illüzyon. Benim gibi. Kayra gibi...”