“Teşekkürler, Lordum," dedi fahişe.Etrafına bakındı."Burası sefil bir yer," dedi, sesinde kesin bir teslimiyet vardı."Eğer sokaklarda çalışmaktan hoşlansaydım buraya hiç gelmezdim." İçini çekti. "Biliyor musunuz?" dedi, "ayaklarım ağrıyor.Oysa benim mesleğimdeki birinin sırtından şikayetçi olması gerekirdi.Tekrar teşekkürler, Lordum." Döndü ve oturduğu masaya doğru ayaklarını sürüye sürüye geri gitti. "Fahişelerle konuşmayı seviyorum," dedi Kalten."Hayata karşı hoş, sade bir bakışları var." "Bir kilise şövalyesi için ilginç bir hobi." "Tanrı beni savaşçı olarak kiraladı Sparhawk, keşiş olarak değil.Bana söylediğinde savaşırım ama diğer zamanlarım bana ait.”
“Fakat beni rahatsız eden bir şey vardı."Kurbanların aileler oldugunu söylemiştin, buna çocuklar da dahil mi?" "Garip bir şekilde, hayır" dedi. "Şey, böyle küçük nimetler için Tanrı'ya şükretmeliyiz,"dedim "Her zaman çocuklara karşı bir zayıflığın vardı zaten,"dedi. "Ölü çocukları görmek seni rahatsız etmiyor mu?" "hayır" dedi.”
“Kafka’yla yaptığım bir konuşmayı hatırlıyorum, çıkış noktamız bugünkü Avrupa ve insanlığın çöküşüydü. ‘Bizler,’ demişti Kafka ‘Tanrının zihnine üşüşen nihilist düşünceler, intihar fikirleriyiz.’ Bu bana önce Gnostik dünya görüşünü hatırlattı: Kötü bir demiurg olarak tanrı, dünyaysa onun düşüşü. ‘Hayır.’ dedi Kafka ‘bizim dünyamız Tanrının kötü bir ruh haline, kötü bir gününe rastlamış.’ ‘Öyleyse bu bildiğimiz dünya dışında umut olabilir mi?’ diye sordum. Gülümsedi: ‘Elbette yeterince var hatta sonsuz umut var ama bizim için değil.”
“…Umutsuz durumda olmayan hiçbir şeye ilgi duyamıyorum, dedi. Paul Auster, Şans müziği, sayfa 29. Sevdiği yazarların kitaplarını ezberlemek gibi bir huyu vardı. Hala böyle insanlar vardı yani. Muadili olmayan insanlar. Yaptığı iyiliği karşı tarafın gözüne sokmaya çalışmayan insanlar… Şimdi biraz adama benzemişsin, dedi. Bir insan rolü için başvursan ve şansın yaver gitse, belki bir figüranlık kapabilirsin. Paul Auster, Köşeye Kıstırmak, sayfa 80.”
“İnsanların başladığı bütün işler böyledir: Ya baharda don olur, ya da yazın samyeli eser ve onlarda sözlerinde durmazlar." dedi Gimli."Yine de tohumları pek yaban gitmez." dedi Legolas. "Ve hiç umulmadık bir zamanda ve zeminde yeşermek için tozun, küfün içinde gizlenirler. İnsanların yaptıkları bizden daha çok yaşayacak Gimli.""Yine de sonunda 'keşke'lerden başka bir şey olmayacak tahminimce," dedi cüce."Bu sorunun cevabını elfler bilmiyor." dedi Legolas.”
“Berlin'de yalnızsınız değil mi?" dedi. "Ne gibi? ""Yani... Yalnız işte... Kimsesiz... Ruhen yalnız... Nasıl söyleyeyim... Öyle bir haliniz var ki..." "Anlıyorum, anlıyorum... Tamamen yalnızım... Ama Berlin'de değil... Bütün dünyada yalnızım... Küçükten beri..." "Ben de yalnızım..." dedi. Bu sefer benim ellerimi kendi avuçlarının içine alarak: "Boğulacak kadar yalnızım..." diye devam etti, "hasta bir köpek kadar yalnız..."...Şuna dikkat edin ki, benden herhangi bir şey istediğiniz gün her şey bitmiş demektir. Hiçbir şey anlıyor musunuz, hiçbir şey istemeyeceksiniz… Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar çok nefret ediyorum biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii haklarıymış gibi insandan birçok şeyler istedikleri için… Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil… Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hulasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki… Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım. Herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kafidir. Kendilerini daim bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek… Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey veremeyiz… Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz? Sizinle bunun için dost olabileceğimizi zannediyorum. Çünkü halinizde o manasız kendine güvenme yok… Fakat bilmem… Ne kuzuların ağzından vahşi kurt dişlerinin sırıttığını gördüm… ...Ben dünyadan ziyade kafamın içinde yaşayan bir insanım… Hakiki hayatım benim için can sıkıcı bir rüyadan başka bir şey değildir…”