“Anadolu ağızlarımızın ilgi çeken özellikleri arasında,insanların,hoşa gitmeyen,kınanan davranışlarını,ruhsal bozukluklarını yeren deyimlerin bolluğu,yazın dilindekilerden farklı,özgün benzetmelerden yararlanması ve belli hece sayısıyla birbirini izleyen önermelerden kurulu,nükteli deyimlerin yaratılmış olmasıdır.”
“İnsanların başladığı bütün işler böyledir: Ya baharda don olur, ya da yazın samyeli eser ve onlarda sözlerinde durmazlar." dedi Gimli."Yine de tohumları pek yaban gitmez." dedi Legolas. "Ve hiç umulmadık bir zamanda ve zeminde yeşermek için tozun, küfün içinde gizlenirler. İnsanların yaptıkları bizden daha çok yaşayacak Gimli.""Yine de sonunda 'keşke'lerden başka bir şey olmayacak tahminimce," dedi cüce."Bu sorunun cevabını elfler bilmiyor." dedi Legolas.”
“Dersimiz kasvet konumuz Ankara. Ayrancı, aşağı ve yukarı olmak üzere ikiye ayrılan bir semtimizdir. Burada temiz kalpli, munis insanlar yaşar. Aşağı olsun yukarı olsun bütün Ayrancılılar telefon faturalarını vaktinde yatırır, askerlikten kaçmak için açık öğretime yazılmaz ve kesinlikle ironiden anlamazlar… Esat, küçük ve büyük olmak üzere ikiye ayrılan, şirin bir semtimizdir. Burada aşk acısı çeken sempatik insanlar oturur. Bu semtimizin bir diğer özelliği de sınırlarının… belirsiz olmasıdır. Bu yüzden pek çok Ankaralı, Esat‘ta oturmadığı halde kendini Esatlı zanneder… -Şule, Jale, Selma ya da Berna-Behzat Ç., ertesi gün, Ankara il sınırlarının sonuna doğru, Ayaş’a yaklaşırken rahat bir nefes alınca anladı bunu. Aslında bütün kent, insanların diri diri gömüldüğü bir tabuttu. Farklı olan ebattı, yoksa mantık üç aşağı beş yukarı aynıydı. Senin için ayrılan hava bitince ölüyordun, bir daha gömüyorlardı...”
“Hayır, burada her şeye bu kadar basit bir gözle bakan insanların arasında yaşamak bana güç gelecek. Bunlar için ölüm, hayat, günün her hadisesi, saadetler ve felaketler o kadar tabii şeyler ki... Halbuki ben masalı olan bir adamdım.”
“Ne zaman elleri zambaklı padişah olursam Sana uzun heceli bir kent vereceğim Girilince kapıları yitecek ve boş!”
“karşılıkı duygularından çok az konuşuyorlardı, böylesi sınanmış dostluklarda güzel cümleler ve sıcak ilgi gereksizdi muhtemelen….”