“Bozulabilecek bir şeyle bozulması imkansız olan bir şey arasındaki en önemli fark bozulması imkansız olan şey bozulduğu zaman ona ulaşmanın ya da onun tamir etmenin mümkün olmamasıdır.”
“Bir gün, bizim genç Zaphod bu gemilerden birine baskın yapmaya karar verdi. Stratosferde kullanmak üzere tasarlanmış, üç-jetli küçük bir motosiklete binmiş küçük bir çocuk. Yani bu yaptığı delirmiş bir maymunun yapabileceğinden daha çılgıncaydı. Ben de onunla gittim, çünkü bunu yapamayacağı üzerine sağlam bir parayla bahse girmiştim ve sahte delillerle geri dönmesini istemiyordum. Sonra ne mi oldu? Motorunu güçlendirip bambaşka bir şeye çevirdiği üç-jetli motosiklete atladık, birkaç hafta içinde dokuz on ışık yılı yol aldık, nasıl olduğunu hala bilmediğim bir şekilde mega yük gemisine daldık, oyuncak tabancalarımızı sallayarak kumanda köprüsüne çıktık ve at kestanesi istedik. Şimdiye kadar bundan daha çılgınca bir şeye rastlamadım. Bir yıllık harçlığıma mal olmuştu. Ne için? At kestanesi.”
“Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır.”
“Beş yıldır tamamen kör olduğuna inanmışken ansızın, aslında yalnızca çok büyük bir şapka giymekte olduğunu fark eden bir adam kadar şaşkındı.”
“Belirmekte olan bütünüyle önemli bir şey gözlerimizin önüne gelir, gözlerimiz gibi duygularımız da onun içine karışmak ister ve biz, ah tüm varlığımızla kendimizi ona vermeyi, büyük ve muhteşem tek bir duygunun tüm hazzıyla dolmayı özleriz. - Ah, oraya vardığımızdaysa, orası şimdi burası olmuşsa, her şey her zamanki haline bürünür, zavallılığımızın ve sınırlılığımızın içinde kalakalırız, ruhumuzsa kaçırdığımız huzura özlem duyar.”
“Mükemmel bir sistem olan İslamiyet kaşanesinin, bütününü açıklamaksızın bir tek yapı taşının vücud-ı hikmetini izah etmek güç, hatta imkansız.”
“bu kitap minimalist bir ressamla ilgili ve konu minimalist sanat olduğu zaman fark ettim ki ben agnostik hatta belki ateistim.Bu kelimeleri kullanıyorum çünkü bence minimalizme ya inanırsınız ya da inanmazsınız -bir Hockney, bir Hopper ya da bir Monet söz konusu olduğunda size tanınmayan bir şanstır bu. Karşımızda Irwin var (şans bu ya sevilesi, düşünceli bir adam) turuncu bir zemin üzerinde türlü düz çizgilerden ibaret olan en son desen çizimleriyle:“Bakınca… tablolara algısal açıdan, gözünüzün havanın, uzayın hatta kısacık bir mesafenin orta yerinde takılı kaldığını fark ediyorsunuz: varlığınızın uzay-zaman süreklisinde kaynaşıyor uzay ve zaman. Tam bir meditasyon halinde buluyorsunuz kendinizi.”Size böyle bir şey olmazsa ne olacak? Demek istediğim, herkese olmuyordur herhalde bu, öyle değil mi? Ne kalıyor o zaman elinizde? Katoliklerin de komünyon ayinine katıldığınız zaman olabileceklerle ilgili benzer bir iddiada bulunabilecekleri geldi aklıma. İsa’nın bedeniyle incecik bir ekmek parçası arasında çok büyük bir fark var.”