“Sizinleyken yakınımda bir vantilatör varmış gibi hissediyorum." dedi.”
“Ölümden korkuyordum. Ölümden o kadar korkuyordum ki belki de ölüyorsunuzdur diye, size bakamıyordum bile. Benim için ölmemenin, eğer bulabilirsem, bir... bir yolu olduğundan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Fakat, sanki büyük bir yara varmış da kanıyormuş gibi, -sizinki gibi- hayat sürekli akıp gidiyordu. Fakat her şeyde bu vardı. Ve ben hiçbir şey, hiçbir şey yapmadım; sadece ölmenin korkusundan saklanmaya çalıştım.”
“…Umutsuz durumda olmayan hiçbir şeye ilgi duyamıyorum, dedi. Paul Auster, Şans müziği, sayfa 29. Sevdiği yazarların kitaplarını ezberlemek gibi bir huyu vardı. Hala böyle insanlar vardı yani. Muadili olmayan insanlar. Yaptığı iyiliği karşı tarafın gözüne sokmaya çalışmayan insanlar… Şimdi biraz adama benzemişsin, dedi. Bir insan rolü için başvursan ve şansın yaver gitse, belki bir figüranlık kapabilirsin. Paul Auster, Köşeye Kıstırmak, sayfa 80.”
“Bir kırlangıç gibi hızlıca yükselirken, unutma ki bir taş gibi de çabucak düşebilirsin!”
“İnsanların birbirlerine aşıkken gündelik hayatlarına devam etmelerini anlayamıyordum. Böylesi bir hareket bana ihanet gibi geliyordu. Kötü sahnelenmiş bir piyes gibi! Sanki bir insana değil de bir koltuğa aşık olunuyormuş gibi!”
“Fakat beni rahatsız eden bir şey vardı."Kurbanların aileler oldugunu söylemiştin, buna çocuklar da dahil mi?" "Garip bir şekilde, hayır" dedi. "Şey, böyle küçük nimetler için Tanrı'ya şükretmeliyiz,"dedim "Her zaman çocuklara karşı bir zayıflığın vardı zaten,"dedi. "Ölü çocukları görmek seni rahatsız etmiyor mu?" "hayır" dedi.”