“Kuşatmak zorunda değiliz. Zorunda olmadığımız o kadar şey var ki! Her şeyi avucumuzun içine almak mesela. Herkesi bir sıraya sokmak. Daracık kollarımızın kucaklayabildiğinin dışında, kenarda köşede el değmedik hiçbir şey bırakmamak.”

Dücane Cündioğlu

Explore This Quote Further

Quote by Dücane Cündioğlu: “Kuşatmak zorunda değiliz. Zorunda olmadığımız o … - Image 1

Similar quotes

“Ten duvarını yıkmak için yılların geçmesi gerekmez, ölmek yeterli. Van Gogh gibi değil ama, Şems gibi.”


“Kudret yumruğunu ikide bir karşıtlarımızın masasına indirmek yerine, bazen sıfatsız, vasıfsız, suretsiz görünmeyi de öğrenmeliyiz.”


“Zincire vurulmayı göze almazsan asla Tanrı'ya inanamazsın. Âşık olmak demek, zincire vurulmak demektir. Senin anlayacağın, aşk, özgürlükten vazgeçmek demektir.İkide bir inandığını söyleyip durma da göster bana, hani, prangalarn nerede? Nerede zincirlerin?”


“Ölümden korkuyordum. Ölümden o kadar korkuyordum ki belki de ölüyorsunuzdur diye, size bakamıyordum bile. Benim için ölmemenin, eğer bulabilirsem, bir... bir yolu olduğundan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Fakat, sanki büyük bir yara varmış da kanıyormuş gibi, -sizinki gibi- hayat sürekli akıp gidiyordu. Fakat her şeyde bu vardı. Ve ben hiçbir şey, hiçbir şey yapmadım; sadece ölmenin korkusundan saklanmaya çalıştım.”


“Bazen etrafımızda o kadar esrarlı bir hâdise olur ki ince teferuatına kadar bunu sezeriz, fakat hiçbir şey idrak etmeyiz; ruhumuzun içinde ikinci bir ruh her şeyi anlar, fakat bize anlatmaz, böyle korkunç işaretlerle bizi muammanın derinliklerine atar ve boğar.”


“Hiçbirimiz ötekinden daha iyi değiliz. Aynı yolda, yalnızca bir adım ilerde, aynı yolda, aynı alışkanlıklarla, yalnızca bir adım ilerde. Biraz daha atak, biraz daha serseri olmak, o kadar. Gece ilerliyor. İçkiler tükendi. Meraklar, yorgunluklar. Şimdi giderler. Hiçbir şey değişmemiş olur. Yemekten sonra oturduğumuz koltuklardan, hiçbir şey yapmamış, hiçbir şeyi değiştirmemiş, geliştirmemiş olduğumuz halde yorgun, ölesiye yorgun kalkarız; kapımızı kapar, bakarız yüzyüze, yabancı.”