“Apartmanın girişindeki lambayı sen mi kırdın Bülent?”“Hangisini?”“Otomatik yanan, sensörlü lamba.”“Hayır.”“Komşu görmüş, yalan söyleme. Süpürge sapıyla kırmışsın dün gece.”Önüme baktım.“Neden kırdın?”Cevap yok.“Hasta mısın evladım? Söyle bana, neyin var, neden kırdın lambayı, yapma böyle…”“Kırdımsa kırdım, ne olacak! Çok mu değerliymiş?”“Lamba senden değerli mi evladım, lambanın amına koyayım, lamba kim? Yöneticiye de dedim. Lambanızı sikeyim, kaç paraysa veririz. Sen değerlisin benim için.”“Beni görünce yanmıyordu baba.”“Nasıl ya?”“Görmezden geliyordu, yanmıyordu. Kaç sefer yok saydı beni.”“E beni görünce de yanmıyordu bazen, böyle el sallayacaksın havaya doğru, o zaman yanıyor.”“Hadi ya! Sahiden mi?”“Evet. Ucuzundan takmışlar. Bizimle bir alakası yok.”Babama sarıldım yıllar sonra.”
“İstedigim bu değildi, bütün bu ayrıntıları versem ne çok ağlayacaktin kim bilir, en çok onlar acıtır, öç almak mı? Nevit’ten mi? senden mi? hayır, beni hiç anlamıyorsun. Tenimde, tenimin altında bir yerlerde, o şarkıdakı gibi saklıyorum onu, bir düşte elimden tutuyor ama çok çok uzakta, göremiyorum bile, nasıl olup da görünmeyecek kadar uzaktayken elini tutabildiğime şaşıyorum. Sen de ona selam söyle.”
“-Peki bundan sonra ne olacak? Nereye gidiyoruz? Cennet diye bir yer yok mu?-Hayır Jonathan öyle bir yer yok. O ne bir yer, ne de bir zaman. Cennet, kendinde kusursuzluğu bulmaktır.”
“Tuhaf! varla yok hiç bir olur mu? Örneğin ben şimdi varım, yarın yok olacağım. Bu ikisi arasında fark yok mu?” dedim. Deli başını çevirdi. Kahkayı bastı :“Vay! Heyhaaat! sen varsın ha?! acaba var mısın?”
“Ben Bilge’yi istiyorum albayım. Belki kızacaksınız ama, onunla her şey başka türlü oluyordu. Siz şimdi ağladığıma bakmayın aslında böyle hissediyorum.Bilge’ye de bunu söyledim mi yoksa? Galiba, biraz başka türlü anlattım ona. Dedim ki: Bilge, aklını başına topla, beni yalnız bırakma Bilge, Bilge, neden beni yalnız bıraktın? dedim sonra.Bilge bana dön. Bir daha seni üzmeyeceğim. Bir gölge gibi dolaşacağım çevrende.”
“Fakat beni rahatsız eden bir şey vardı."Kurbanların aileler oldugunu söylemiştin, buna çocuklar da dahil mi?" "Garip bir şekilde, hayır" dedi. "Şey, böyle küçük nimetler için Tanrı'ya şükretmeliyiz,"dedim "Her zaman çocuklara karşı bir zayıflığın vardı zaten,"dedi. "Ölü çocukları görmek seni rahatsız etmiyor mu?" "hayır" dedi.”