“Madde 71. deliliğe giriş_Düşleri gerçek sanmaya başlarsan onlarda kusur da bulmaya başlarsın.”
“Madde 66. ebedi acemi_Tecrübe denen şey yaşananları sıfırla çarpmakmış. Tecrübeye âşıktım ebedi acemi oldum. Yaşadıklarım duygularımın çeşitlenmesinden başka bir işe yaramadı. Duygularım da çeşitlenerek yok oldular. Çoğaldıkça etkileri azaldı, azalmayanlar dönüştü. Eskiden beni duygulandıran şeyler şimdi sinirlendiriyor.”
“Madde 27.kundakladığınız yerlere biraz dikkat edin. İskenderiye Kütüphanesi yakılmasaydı bugün üniversite eğitimi on yıl olurdu.”
“O da seni seviyor mu?”“Hayır, ne münasebet.”
“Behzat Ç‘nin hayatında çoğu insan bir başkasının yerini tutabilirdi. Harun‘la Cevdet yer değiştirebilirdi mesela. Ya da Ağbisi Şevket‘le Tahsin yer değiştirse, hemen hemen hiçbir şey değişmemiş olurdu. Ama Şule giderse, biri sahiden gitmiş olurdu. Maçın ilk dakikalarında on kişi kalmak gibi bir şey, akşam Tekel bayisinde 216 bulamamak gibi bir şey. Ya da hiç beklemediği bir anda, O‘nun bir apartman tepesine çıkıp kendini boşluğa bırakması gibi bir şey. Betonda kan izi, çevrede meraklı kalabalık. Ve hala nefes almak, ay sonunu düşünmek, rakıyı bırakıp biraya yüklenmek, elin arada bir 14’lüye gitmesi, eski bir aşkın izini sürmek, konuşma isteksizliği, sağır olma isteği, damarlarda dolaşan yedi kilo kan, iki kilometre sinir, yaşamak aşağı yukarı böyle bir şeydi herhalde…”
“…okudu: “Burası bizim değil, bizi öldürmek isteyenlerin ülkesi. T.Ö.” “A bu, şeyin sözü” deyince Behzat Ç. doğruldu. “Kimin?” “Niye heyecanlandın? Tezer Özlü‘nün. T.Ö. işte, kısaltmış.” “O kim?” “Hüzünlü bir yazar, genç yaşta öldü. Ben bütün kitaplarını okudum, insanın içini acıtıyor, çok dokunaklı.” Bu cümle, büyük ihtimalle Leyla Erbil’e Mektuplar‘ından birinden alınmış" -Şule, Jale, Selma ya da Berna-”
“Behzat Ç.’ye; “Edebiyatta olsun, sinemada olsun, yavaş yavaş dal budak saran imkansız bir aşk her zaman ilgi çekici bir tema olmuştur, eyvallah… Ama hayatta böyle olmuyor. Böyle bir ilişki memleketin gerçeğine aykırı. Burası İsveç değil, sen de Martin Beck değilsin.Harun’a; “Kafana takma. Kadınlar öyledir, kendilerini sevmeyen erkeklere ‘seni seviyorum’ dedirtmeye bayılırlar…-Şule, Jale, Selma ya da Berna-”