“Önümde uzanan o hiç bitmeyecekmiş gibi geceyle, karanlık, balıklı denizi birbirinden kim olsa ayıramazdı. Ama yalnızlığımın getirip büyüttüğü, süslediği, yeniden çizdiği yüzünü, bir allah gibi, denizden de geceden de ayıran bir ben olabilirdim. Denizle gecenin karıştığı yere, belki de ölümsüzlüğün gibi getirip koyduğum, sağa dönen, sola dönen doyumsuz yüzüne, kim eklemişse eklemiş bilemediğim sarı saçlarınla, beni yaşamımdan eden seni bir ben ayırabilirdim o uğultudan.”
“Araba farlarının karanlık sokakları etkileyici bir şekilde aydınlatması gibi, bilgelik sözleri de karanlık zihinleri güçlü bir şekilde aydınlatır!”
“...Hiçbir şey açıklanamaz. Dünyanın tek bildiği şey uyurken bir o yana bir bu yana dönen biri gibi sizi öldürmektir, dünya uyurken üstünüze abandığında, uyuyan birinin pireleri ezdiği gibi. Böylesine bir ölüm pek ahmakça olurdu, diye düşündüm, herkes gibi yani. İnsanlara güvenmek demek kendini azıcık öldürtmekle eşdeğerdir.”
“Neden bir de rüya görürüz? Her şey olup bittikten sonra neden bir de rüya görürüz? Karmaşanın,keşmekeşin, hayatın yorucu zenginliğinin içinde eksik kalan nedir ki,uykunun kuytusunda ille de tamamlanması gerekir?Rüyamızda,biririyle ilgisiz gibi görünen ayrıntıları bilincimiz önden gürültülü bir lokomotif gibi çekip bir yere, örneğin bir anlama mı götürür?Yoksa o ayrıntılar bilincimizin balonuna batan iğneler midir?”
“Ben Bilge’yi istiyorum albayım. Belki kızacaksınız ama, onunla her şey başka türlü oluyordu. Siz şimdi ağladığıma bakmayın aslında böyle hissediyorum.Bilge’ye de bunu söyledim mi yoksa? Galiba, biraz başka türlü anlattım ona. Dedim ki: Bilge, aklını başına topla, beni yalnız bırakma Bilge, Bilge, neden beni yalnız bıraktın? dedim sonra.Bilge bana dön. Bir daha seni üzmeyeceğim. Bir gölge gibi dolaşacağım çevrende.”
“Başlangıçta bizi hiçbir yere götürmüyor gibi görünse de her seyahat bizi bir yere götürür!”