“Təkcə onu görürdü və bilirdi ki,onu belə sirli-soraqlı eləyən özünün vurğun könlüdür. Bilirdi ki, bundan da qəşəng,bundan da ağıllı, bundan da saf üzlər var. Ancaq onu da bilirdi ki, başqa üz yox,məhz bu üz onun qəlbinə hakim kəsilib. Bu hakimliyi də ona özü vermişdi!”
“Yaşamında, şunları da yaşayabileceksin:-1) Birisini, ona söyleyecek birşey bulamadığın için, aramak…2) Birisini, onu artık göremeyeceğini söylemek için, beklemek…3) Birisini, onu görmemeye dayanamadığın için, terketmek… Neler yaşamayacaksın ki!…”
“Onu sevmek de, sevmemek de umutsuzdu...Bu da bir lanet değilse, başka nedir, bilmiyorum.”
“Bu akşam anladım ki, bir insan diğer bir insana bazen hayata bağlandığından çok daha kuvvetli bağlarla sarılabilirmiş. Gene bu akşam anladım ki, onu kaybettikten sonra, ben dünyada ancak kof bir ceviz tanesi gibi yuvarlanıp sürüklenebilirim.”
“Ben bir günah işledim. Hayır günahtan da beter bir suç işledim ki onu tavsif edecek kelime yok. ... Madem ki öyle bir hareketin faili oldum, itiraf etmemekle onu işlememiş mi olacağım? Çelebi der ki: "Halk gaflette ise de mahv ve inkıraz değirmeni durmayıp dönmekte ve bu insanoğlu için bu değirmenin dairesi haricinde bir sığınak bulunmamaktadır. Hataların zehrini içtiğin artık yetmiyor mu? Allah, sizi her halinizle görücü ve bilicidir." Doğru Çelebi; doğru...eğer hakikaten ben de fiilimi görücü bir kuvvet tanımış olsaydım o suçu işlemezdim. Halbuki işin fenası, bu kuvveti yakından bildiğimi zannetmekte oluşumdur. .... Keşki bugün bildiğim birçok şeylerin cahili olsaydım.”
“Ne yazık ki teknik imkansızlıklar ve bütçe yetersizlikleri, her hayırlı teşebbüs gibi bu araştırmanın da emekleme çağında kalmasına sebep olmuş...”