“O ümitlerdir ki şimdi sefer etmekteyiz, biz o akıntıya karşı giden tekneler, durmadan geriye geçmişe çarpılıp atılsak da ne gam..”
“Zaman o kadar hızlı ki bütün zamanlar geçmiş zamanlardır! Geçmişe ait bir fotoğrafa baktığında, bilmelisin ki sen de şimdiden albümdesin, bir başkası senin fotoğrafına bakıyor! Bütün zamanlar geçmiş zamanlardır!”
“ben de söz vermiştim. biz balım, biz o sözleri verirken sizin ne kadar hakikatle dinediğinizi bilmiyoruz.”
“Zaten biz insanların tashih olmayan yanlışımız, aşktan şifa ümit etmemizdir; gerçi onun bir şifa olduğu muhakkak. Fakat çeşnisine bakanı zehirleyip öldüren bir şifa.Gene diyorum ki ölürsem ne gam? Su yolunda kırılan testiye acınır mı?”
“Sonra anladım ki, Sonya, herkesin akıllı olmasını beklemeye kalkarsam bu çok uzun sürecek… Sonra gene anladım ki, asla gerçekleşemeyecek bir şeydir bu, insanlar asla değişemeyeceklerdir, kimse de değiştiremeyecektir onları, bunun için çaba harcamaya değmez… Evet, böyle işte! Bir doğa yasasıdır bu… Yasa, Sonya, doğa yasası! Öyle işte!.. Şimdi şunu biliyorum Sonya, akılca da ruhça da kim sağlamsa, güçlüyse insanlara o hükmedecektir. Kim daha yürekliyse o haklıdır… Kim daha çok şeyi umursamıyorsa yasa koyucu o oluyor, gözü en pek olan herkesten haklı çıkıyor… Şimdiye dek böyle gelmiş, böyle gidecek! Ne var ki körler göremezler bunu!”
“Ben lahut aleminde buyruğuna eş olmayan bir şahtım. Ama bir aşk dalgası geldi, yüce ve azat olan başımı yere düşürdü.Başımı yere koymuşsam ne gam? Madem ki o toprağa sevdiğimin ayağı basmış, o toprak, sevdiğimin ikbal ve saltanatının oyun meydanı olmuştur. Onun salınıp gezdiği toprak, semavattan daha yüce, ay ve güneşten daha parlaktır.”