“Dayanırdan, dayanmasını bilirsen, ama nasıl olsa dayanacaksın, insanoğlusun, kendin söyledin, insanoğlu, düşün bir, kimler nelere dayanmadı, dayanacaksın ve yeni bir kişilik yaratacaksın.Nasıl? diye sordu bir ses.Kendine bir iş edinerek, diye cevap verdi bir başka ses.”
“Bir kabusta yaşıyorum, diye geçirdi içinden, arada bir uykumda ayılabildiğim bir kabusta.”
“bir insan bir insanda başka bir hayatın kapısını görünce aşık olur. ne mutluluktur öte yandaki, ne de tadıyla meraklandıran bir acı. aşk diye buna denir: bir insan bir insanda tekinsiz bir ev görür. insan yarası yarasına denk geleni seviyor demek ki.”
“Bırakıp gitti beni," dedim dokunsan ağlayacak gibi. İçki bugün her zamankinden hızlı etki ediyordu. "Âşıktım ben ona.""Üzülme delikanlı," diye omzumu sıvazladı Amca Bey. "Aşk her zaman yaşanmış bir şeydir."Bir süre sessiz kaldık. Sonunda Tahtakafa hepimizin merak ettiği soruyu sordu. "O da ne demek yahu?""Aşk hiç yaşanmakta olan bir şey değildir," diye açıkladı Amcabey. "Ancak bir hatıra olabilir. Aşk acısı zannettiğin şey, aşkın kendisidir.""Hayatta aşk diye bir şey yok mudur yani?" diye sordum gözlerim yaşlarla dolu."Yoktur," dedi Amcabey. Rakısından bir yudum aldı. "Ölümde aşk diye bir şey vardır.”
“değeri olan bir kimse yaşayacak mıyım yoksa ölecek miyim diye düşünmemelidir. bir iş görürken yalnızca doğru mu eğri mi, yürekli bir insan gibi mi yoksa tabansızca mı davrandığını düşünmelidir.”
“Küçük Prens: "Bu adamın kafası az çok benim ayyaşınki gibi çalışıyor" diye düşündü. Ama yine de bir soru sormaktan alamadı kendini.- Yıldızlara nasıl sahip olunur?İşadamı yüzünü ekşiterek:- Yıldızlar kimin malıdır? diye karşılık verdi.- Bilmem, kimsenin.- O halde, benimdir. Onlara sahip olmak ilkin benim aklıma geldi.- Bununla iş biter mi?- Elbette. Sahibi olmayan bir elmas bulursan, o elmas senindir. Sahibi olmayan bir ada bulursan, o ada senindir. Bir buluş yaparsan patentini alırsın, buluş senin olur. Madem ki yıldızlara sahip olmak benden önce kimsenin aklına gelmedi, yıldızlar benimdir.”