“Kendini bilen, akıllı-uslu bir adam, kendine karşı son derece titiz değilse ve kendisini nefret edercesine küçümsemiyorsa gururlu da değildir.”
“Ayda bir kez kendine salak diyen adam, en akıllı adamdır.”
“Fakat yüzüncü defa söylüyorum ki, insanın kasten, şuurlu olarak zararlı, manasız, hatta son derece budalaca bir arzuya kapıldığı bir durum, tek bir durum vardır.: yalnız akla uygun şeyler istemek zorunda kalmayıp, ne kadar manasız olursa olsun "istemek hakkına" sahiptir.”
“Mantık, kuşkusuz iyi şeydir, ama olup olacağı bir mantıktır ve insanın düşünme gereksinmesini gidermekten öteye geçemez; oysa istek yaşamın ta kendisidir, hem de en basit davranıştan yüce mantığa kadar. Gerçi isteğin eline kalmış bir yaşam çoğu zaman deli zırvasından başka bir şey değildir, ama unutmayalım, gene de yaşamdır, kare kökü almak değil.”
“...günah işlemeye önce şakalarla, oynaşmalarla; aşk oyunlarıyla başladılar... Adeta hızla yayılan atom molekülleri gibi günah kalplerinin, benliklerinin derinliklerine kadar işledi.Yalan, şehveti; şehvet, kıskançlığı; kıskançlık ise, kötülüğü tetikledi... Ve ilk kan döküldü. Kan, beraberinde korkuyu getirdi.Dağılmaya ve kutuplaşmaya başladılar.Kutuplaşma, karşılıklı itirafları ve suçlamaları doğurdu.Utanma duygusunu tattılar, utanmayı iffet sandılar.Şanı ve şöhreti keşfettiler.Her toplum kendine, onu bir diğerinden üstün kılan ve onu diğerlerinden ayrıştıran simgeler buldu.Doğaya ve canlılara saldırdılar. hayvanlar onları terk ettiler, uzaklara kaçıp dağlara,ormanların derinliklerine saklandılar.Birbirleriyle ve de doğayla düşman oldular.Kah ayrılmak için, kah birleşmek için; onun için, bunun için birbirleriyle kıyasıya dövüştüler. Savaştıkça birbirlerinden daha çok koptular.Dilleri, töreleri başkalaştı; birbirlerini anlamaz oldular.Kederi öğrendiler, fakat kederlenmeyi ve acı çekmeyi lütuf saydılar...Hakikate ulaşmanın ancak ve ancak acı çekmekle mümkün olabileceğini düşündüler.Önce hastalığı, ardından tedavisini buldular.Önce düşmanlığı yarattılar, ardından kardeşliğin ve insani değerlerin iyi birer savunucusu oldular.Suç, beraberinde adaleti ve yasaları getirdi; Adalet ise, giyotini..." (Gülünç Bir Adamın Düşü adlı öyküden)”
“Aldatmaca,göz boyama ve el çabukluklarından bulanık bir dünya yarattığınızı bile bile,kime neden gücendiğinizi kestiremeden,bütün bu aldatmacalar,karışıklıklar arasında içiniz sızlar da sızlar;bilmedikleriniz arttıkça sızılarınız o ölçüde çoğalır.”
“Yarının hiçlik olması tehdidiyle mutlu olamam ve olmayacağım. Derin bir hakaret bu... Bu yüzden, beni acı çekmem ve yok olmam için, fikrimi sormadan ve küstahça var eden bu doğayı; su götürmez davacı, savcı ve davalı rolümle, kendimle birlikte mahkum ediyorum... Doğayı yok edemediğim için de, sadece kendimi yok ediyorum, hiçbir suçlunun bulunmadığı bir tiranlığa katlanmaktan bezmiş olarak...”