“‎''Hayır!Duymak istemiyorum!''Gözlerinden,ıslanmış saçlarını çekmek için çabaladı.''Bugün neler atlattığım hakkında en ufak fikrin var mı?Birgün de ejderha alevinin içinde durmak zorunda kaldım.Hemde iki defa!''''Ama ben...''''Sessiz ol''Feraghus şaşkınlıkla sustu.''Ayrıca senin anne dediğin o soğuk o.. yüzleşmek zorunda kaldım!Kendi ağabeyimin kellesini aldım!Ve senin kardeşinin elini kırmak zorunda kaldım çünkü bana dokunmayı bırakmıyordu!Feraghus birdenbire sırıtınca Annwly tiradını kesti.''Ne?''''Elini mi kırdın?''Gülmeden edemedi.''Aslında bir parmaktı.Ama tepkisine bakacak olursan,kolunu kırdığımı sanabilirsin.''Feraghus güldü. Ve sonunda, Annwly de gülümsedi.”

G.A. Aiken

Explore This Quote Further

Quote by G.A. Aiken: “‎''Hayır!Duymak istemiyorum!''Gözlerinden,ıslanm… - Image 1

Similar quotes

“Annwyl paniğini frenledi.Kraliçe ona, Hefaidd-Hen savaşması için bir hediye vermişti.Onun alevlerinin ne yapacağına dair en ufak bir fikri yoktu,ama kraliçenin onagerçekten yardım ettiğini umuyordu.Dua etti, Briastias'ın adamlarına seslendiğini duysa dabiliyordu.Hefaidd-Hen havayı içine çekmek için kendini geriye atarken , onların asla zamanında gelemeyeceğini biliyordu.Ağabeyine baktı "Ne olursa olsun, bu iş burda bitmedi ağabey”


“Bana bir kitap mı fırlattın sen?Benim inimde?" " Evet.Ve yine yaparım". Fearghus şaşkınlıkla başını kaşıdı.Ona meydan okuyabilecek kadar cesur - veya aptal bakış açısına göre değişir- biriyle daha önce hiç karşılaşmamıştı."Ama" diye gakladı şaşkın bir şekilde" Ben bir ejderhayım" "Benimde memelerim var.Bu bana hiçbir şey ifade etmiyor”


“Sen de fark ettin mi? Az, dediğin, küçücük bir kelime. Sadece A ve Z. Sadece iki harf. Ama aralarında koca bir alfabe var. O alfabeyle yazılmış onbinlerce kelime ve yüzbinlerce cümle var. Sana söylemek isteyip de yazamadığım sözler bile o iki harfin arasında.”


“Kuşatmak zorunda değiliz. Zorunda olmadığımız o kadar şey var ki! Her şeyi avucumuzun içine almak mesela. Herkesi bir sıraya sokmak. Daracık kollarımızın kucaklayabildiğinin dışında, kenarda köşede el değmedik hiçbir şey bırakmamak.”


“Lucifer :Ve ölümlüler! Soruyorum sana... Neden? Söyle bana neden ?Morpheus :Ne neden ilk düşen ?Lucifer :Bütün önemsiz başarıları için neden beni suçluyorlar? Sanki bütün günümü onlarınomuzlarına tüneyip , aslında iğrenç buldukları bir hareketi zorla yapmalarını sağlayarak geçiriyormuşum gibi benim adımı anıp duruyorlar. 'Şeytana uydum' Bir tanesini bile hiçbir şeyekışkırtmadım... Asla... Kendi küçük hayatlarını kendileri yaşarlar ben onlar adına onların hayatını yaşamam. Ve sonra ölüp buraya gelirler (doğru olduğuna inandıkları bir şeye karşı günahişlemişlerdir) Ve acıya ceza çekmeye karşı duydukları arzularını doyurmamızı beklerler. Onları Buraya ben getirmiyorum. Sanki etrafta dolanıp ruhları satın alıyormuşum gibi hakkımda konuşuyorlarPazar yerindeki balıkçı kadınım sanki, Bir kere bile durup kendilerine neden diye sormuyorlarBenim hiçbir ruha ihtiyacım yok. Hem birisi bir ruha nasıl sahip olabilir ki? Hayır onlarkendilerinden mesuller... Sadece bununla yüzleşmek zorunda olmaktan nefret ediyorlar.Evet ben başkaldırdım.Çok uzun bir zaman önceydi. Ama o tek hareketin cezasını daha ne kadarçekeceğim?”


“yürekten sevdiğim,sana gene yazıyorum çünkü yalnızım ve çünkü kafamın içinde seninle konuşurken senin bunu bilmiyor, ya da bana karşılık veremiyor olmana katlanamıyorum.kısa süreli ayrılıklar iyi oluyor, çünkü hep bir arada olununca her şey hiç ayırt edilemeyecek kadar birbirine benzemeye başlıyor. yan yana durduklarında kuleler bile cüceleşirken, alelade ve ufak tefek şeyler yakından bakınca kocamanlaşır. küçük tedirginlikler onlara yol açan nesneler göz önünden kaldırıldığında yok olabilir. yan yanalık dolayısıyla sıradanlaşan tutkularsa mesafenin büyüsüyle yeniden büyüyüp doğal boyutlarına dönerler. aşkım da öyle. zamanın aşkımı tıpkı güneş ve yağmurun bitkileri büyüttüğü gibi büyütmüş olduğunu anlamam için senin bir an, sırf rüyada bile olsa, benden koparılman yetiyor. senden ayrılır ayrılmaz sana olan aşkım bütün gerçekliğiyle kendini gösteriyor: o, ruhumun bütün enerjisiyle yüreğimin bütün kişiliğini bir araya getiren bir dev. böylece yeniden insan olduğumu hissediyorum çünkü içim tutkuyla doluyor. araştırma ve çağdaş eğitimin bizi kucağına attığı belirsizlikler ve bütün nesnel ve öznel izlenimlerimizde kusur bulmaya iten kuşkuculuk bizi küçük, zayıf ve mızmız kılıyor. ama aşk -feurbachvari insana aşk değil, metabolizmaya aşk değil, proletaryaya aşk değil- sevdiğine aşk, yani sana aşk, insanı yeniden insanlaştırıyor... dünyada çok dişi var, kimileri de çok güzel. ama ben, her bir hattı, hatta her bir kırışığı bana hayatımın en büyük ve en tatlı anılarını hatırlatan bir yüzü bir daha nerede bulabilirim? senin tatlı çehrende sonu gelmez acılarımı, yeri doldurulmaz kayıplarımı bile okuyabilir ve senin tatlı yüzünü öptüğümde acıyı öperim. hoşça kal canım. seni ve çocukları binlerce kere öperim. senin, karl manchester, 21 haziran, 1865”