“Papaz efendi o tarihlerde bunamaya başlamıştı. Bu bunaklığı giderek artacak ve yıllar sonra papaz, şeytanın Tanrıya başkaldırışının belki de zaferle sonuçlandığını ve gaflet içindekileri faka bastırmak için gerçek kimliğini gizleyerek, gökler katındaki taht'a şeytanın oturduğunu ileri sürecekti.”
“Edebiyat ışıltılı, gerçeküstü bir serüvendir. Hayatın içersinde bulamadığım bir sürü mucizeyi orada buldum ve bu bakış açısıyla hayatın kendisinin de bir mucize olabileceğine inandım. Hayatla kendi benliğim arasında bir köprüydü edebiyat ve müthişti. Belki de bildiklerime inanmamayı, inandıklarımı ise bilmem gerekmediğini anlattığı için müthişti. Okuduğum yazarlar bu anlamda birer büyücüydü. Galiba bu yüzden yazar oldum. Hayatın zalimliklerle dolu gerçek haline ve hayali ablukaya almış vaatsizliğine katlanamadığım için. Büyü dedim ya, büyünün her yolu meşrudur edebiyatta. Zaman, mekan, gelmiş, gelecek… Kaynağım bunlar işte: düşlerim ve kaçışlarım.”
“Bu ömür boyu sahip olduğum altı yüz kırk birinci balık. Tanrı'nın yarattığı başka bir canlıya bakmayı ve sevmeyi öğrenmem için ailem yıllar önce ilk balığımı almıştı. Sahip olduğum altı yüz kırk balıktan sonra öğrendiğim tek şey, insanın sevdiği her şeyin bir gün öleceği oldu. O özel kişiyle karşılaştığın ilk anda, onun bir gün ölüp toprağın altına gireceğine emin olabilirsin......Gerçek, parlayıp ışık saçmaz. ...Öyle sıkıcı işler vardı ki, çalışmamak için insan kendini sakat bırakabilirdi. ...Zamanın sınırlı olduğu, kanunlar ve emirlerle dolu ve mülkiyete dayalı bu dünyada insanların yaşayabilecekleri tek gerçek macera uyuşturucu. ...Birinin zayıf olduğunu hayal etmek, onun güçlü olduğuna inanmaktan çok daha kolay. ...”
“Suçladı. Herkesi. Kendini. Yalnız kalamadığı için. Yalnız bırakılmadığı için. Yanında daima insanlar olduğu için. Ve onların yanında daima aptal ve kötü olduğu için. Baskıya dayanamadığı için. Bedeninde ve ruhunda bu kadar delik olduğu için. Ve o delikler, başkalarının düşüncelerinin geçebileceği genişlikte olduğu için.”
“Gerçek her yerde dolaşır, fakat özellikle ve sıklıkla sessizlikte dolaşır. Onunla buluşmak için sen de sessizlikte dolaş.”
“Yarının hiçlik olması tehdidiyle mutlu olamam ve olmayacağım. Derin bir hakaret bu... Bu yüzden, beni acı çekmem ve yok olmam için, fikrimi sormadan ve küstahça var eden bu doğayı; su götürmez davacı, savcı ve davalı rolümle, kendimle birlikte mahkum ediyorum... Doğayı yok edemediğim için de, sadece kendimi yok ediyorum, hiçbir suçlunun bulunmadığı bir tiranlığa katlanmaktan bezmiş olarak...”