“Bir sonu olmayan ve kimsenin okumayacağı, ama birisi için yazılmış ve bununla biçimlenen bir mektup gibiydi günlük.”
“Parti'nin ulaşmaya çalıştığı ülkü, pırıl pırıl, korkunç, kocaman bir şeydi: dehşet saçan silahlar, korkunç makinelerle kurulmuş bir çelik ve beton dünyası ve hepsi tam bir birliktelik içinde ilerleyen, aynı şeyleri düşünen, aynı sloganları atan, hiç durmaksızın çalışan, savaşan, yenen, zulmeden, aynı yüzü taşıyan tam üç yüz milyon insan. Oysa gerçek, karnı doyurulmamış bir yığın insanın altı delik ayakkabılarıyla dolaşıp lahana ve çiş kokan, döküntü halindeki on dokuzuncu yüzyıl yapılarında oturduğu soluk, çürüyen kentlerdi.”
“Dışarıdaki hayvanlar, bir domuzların yüzlerine, bir insanların yüzlerine bakıyor, ama birbirlerinden ayırt edemiyorlardı.”
“İnsanın azınlıkta olması tek kişilik bir azınlık olması bile deli olduğu anlamına gelmiyordu bir doğru vardı bir de doğru olmayan doğruya sarıldığın zaman tüm dünyayı karşına bile alsan deli olmuyordun.”
“Tanrı bana sinekleri kovayım diye bir kuyruk vermiş; ama keşke sinekler de olmasaydı, kuyruğum da.”
“Savaşın asıl yaptığı yok etmektir; ama ille de insanları yok etmesi gerekmez, insan emeğinin ürünlerini de yok eder. Savaş, halk kitlelerini fazlasıyla rahata erdirecek, dolayısıyla uzun sürede kafalarının fazlasıyla çalışmasını sağlayacak araç gereç ve donatımı paramparça etmenin, stratosfere yollamanın ya da denize göndermenin bir yoludur."..."Savaş uğraşı, ilke olarak, her zaman halkın basit gereksinimlerini karşıladıktan sonra geriye kalabilecek üretim fazlasını tüketecek biçimde tasarlanır.”
“Belki bir deli tek kişilik bir azınlıktı. Bir zamanlar, dünyanın güneş çevresinde döndüğüne inanmak bir delilik belirtisi sayılıyordu, bugün ise geçmişin değiştirilemez olduğuna inanmak...”