“İnanın bana, güzel bir sabahta İstanbul'a varmak, bir insanın hayatındaki en güzel andır.”
“Bizim için güzel bir kuş, güzel bir kuştur; bir böcek içinse, güzel bir kuş çirkin bir düşmandır!”
“En güzel yüz her zaman huzurlu bir kafanın yüzüdür!”
“Bir su damlası için en güzel ev bir yapraktır ve bir insan için: İyilik. İyilik, içinde sürekli yaşadığın evin olsun!”
“Doğadaki en güzel buse Romeo ve Juliet arasındaki değil ölen bir sonbahar yaprağıyla parlak bir su damlacığı arasındakidir!”
“Bir gün bir postanede rastlaşmış iki insanın birbirlerinden alabildiğine hoşlanmış olmaları güzel geçici bir rastlantı mı yalnızca? “Birine rastlamış, sevmiş, tad almıştım, şimdi geçti, hiçbir iz kalmadı bende.” denebiliyorsa, bu rastlantıyı unutmak, hiç olmamış saymak gerekmez mi? Benim sana, senin bana verdiğimiz yalnızca bir adsa, bu alışveriş niçin bir “Hadi eyvallah!”la bitmesin? Ben yalnızca senin için güzel olacaksam, sana beğendirmek için kendimi, olanları umursamayıp en güzel bakışımla geleceksem yatağına, sen bütün bunları unutturacaksan bana, unutturmak için hiç bakmayacaksan pencereden, o kısa unutma anından sonra, vücutlarımızın bize acı veren gerginliğini giderdikten sonra bu pencereyi kapatarak unuttuğumuz, dışında, uzağında kaldığımız dünya nasıl yabancımız olursa, öyle yabancı oluruz birbirimize. Bir kısa anın ardından ayrı yönlere giden trenlere bineriz. Ya da o trenlere bile yetişemeyip tükenmişin üstünde çoğalırız.”