“Çünkü insan kendi hayatının içinde kaybolmuşken nadiren dikkat eder sabah kahvaltısında kac dilim ekmek yediğine”
“Eksilince anladık ki, arkadaş denen şey bir sakidir; ruhumuzun kadehini doldurur. Bizi yatıştırır, bize boyun eğer, bizi reddeder, hasta eder, iyileştirir, arkamızda durur, terk eder… Bazen çekip gittiğini unuturuz, hala varmış gibi davranırız. Çünkü o kadehi doldurmaya devam eder. Çünkü biz hep içeriz.”
“Askerleştirmek erkekleştirmektir. Erkeksilik ve militarizm, kadınsılıkla kurdukları karşıtlıkla kendilerini tanımlarlar....Askerlik içinde şekillenen erkeklik nasıl bir erkekliktir? Korkusuz? Kahraman? Güçlü? Acımasız? Dayanıklı? Sorumlu? Erkekler askerlik kurumuyla bu hayallerle ilişki kurarlar. Ama erkeklik askerlikte aslana değil kuzuya dönüşür. Ordu, bir oğlan çocuğundan "erkek" yaratma iddiasını temsil eder. Askeri kurum içinde itaati öğrenen erkek, her türlü bireysel özerklik ve seçimden yoksun bırakılarak iktidarsızlaşır. Toplumsal erkeklik bu iktidarsızlık içinde kendi iktidarını üretir. Öncelikle kadınlara, beraberinde kendi içindeki farklılıklara, çocuklara, eşcinsellere, sakatlara ya da vicdani retçilere "iktidarsız kahramanlık" taslar.”
“İnsan mutluluğun hep sonradan farkına varır. Ah, o zaman ne mutluymuşum, keşke daha dikkatli olsaymışım.”
“Kurallar içinde bulamaz insan kendini, bunu çoktan anladım.Aklın kuralları içinde bulamaz, bunu burda anladım.”
“İnsan severken basit sınıflandırmaların sınırlarını değil, kendi sınırlarını görür, kendi sınırlarında dolaşır, kendi sınırlarına değer.Benim bildiğim tek sınır bu.”