“Sevdanin hususi mektebi yoktur, her yer onun dersanesidir.”
“Salyangozların Dünyası’nda yaşıyoruz! İnsanoğlu aşırı derecede yavaş! Her kim sınırlı bir yaşama sahipse, onun yavaş olma hakkı yoktur! İşler hızlı yapılmalı! Yavaşlık, ölümsüzlere aittir!”
“Ne dünyada ne de evrende bir ağacın bir yeri daha güzel bir mekâna dönüştüremeyeceği hiçbir yer yoktur!”
“Vardığın yer orası değil. Onun çok ötesindesin. Ama geldiğinde inandığın yer orası ve bunda sakınca yok. Seni doğru okuyorum değil mi, sevgili ölümlü? Her zaman içinde bulunan, sana uçma fantezini yaşatan şu mavi tüylü kanatların sahibi olduğunun farkına yeni vardın. Bir mil yüksekliğindeki bir uçurumun kenarında duruyorsun, güven duyarak öne doğru eğiliyorsun, kanatlar açılıyor, denge durumundan çıkarken o konuma havada geleceğini umuyorsun. Öyle mi?”
“Her ev ışığını evin içindeki mutluluktan alır! Mutluluk yoksa ışık da yoktur!”
“bir akşam eve dönerken mahallenin bakkalına uğramış, öteberi almıştım. tam kapıdan çıkacağım sırada, karşı evin bir odasında kira ile oturan bekarın radyosu weber’in oberon operası uvertürünü çalmaya başladı. az daha elimdeki paketleri yere düşürecektim. maria ile beraber gittiğimiz birkaç operadan biri de buydu ve onun weber’e hususi bir muhabbeti olduğunu biliyordum; yolda hep onun uvertürünü ıslıkla çalardı. kendisinden daha dün ayrılmış gibi taze bir hasret duydum. kaybedilen en kıymetli eşyanın, servetin, her türlü dünya saadetinin acısı zamanla unutuluyor. yalnız kaçırılan fırsatlar asla akıldan çıkmıyor ve her hatırlayışta insanın içini sızlatıyor. bunun sebebi herhalde “bu öyle olmayabilirdi!” düşüncesi yoksa insan mukadder telakki ettiği şeyleri kabule her zaman hazır.”