“Şarkıları, acil çıkış kapılarını bulamayanların ve aramaktan vazgeçmiş olanların, koşulları yırtamadığı için kendini yırtmışların ruhlarında yeraltı nehirleri gibi akan Samsunlu Orhan abim işi biliyordu: Kula kulluk edene, yazıklar olsun. Neticede, Orhan abimin cümlesinde de bir "kul" mevzuu vardı ve bu laf ortada olduğu müddetçe tilkilerim bana rahat vermezdi.”
“Suçladı. Herkesi. Kendini. Yalnız kalamadığı için. Yalnız bırakılmadığı için. Yanında daima insanlar olduğu için. Ve onların yanında daima aptal ve kötü olduğu için. Baskıya dayanamadığı için. Bedeninde ve ruhunda bu kadar delik olduğu için. Ve o delikler, başkalarının düşüncelerinin geçebileceği genişlikte olduğu için.”
“Sanki buralara niçin geldim? Dinlenmek, ızdırabımı dindirmek için bazı bazı kendini sağdan sola çarpan ben, tutuşan eteğini söndürmek için koşan ve koştukça alevi bütün vücuduna sirayet eden şaşkın bir afetzede gibiyim. Acaba nereye ve kime gidiyorum? Bahusus kimden kime?...Hislerimdeki bu vuruşmalar, bu yersiz ve marazi kıskançlıklar, bilsen bana ne kadar pahalıya mal olmakta...Sanki zıt ve muhalif rüzgarların ortasına düşmüş bir çöp gibi yerden yere, taştan taşa atılıyorum, sürünüyorum. Fakat emin ol ki bunların birini yadırgadığım yok. Yadırgadığım ve yabancı bulduğum tek şey, kendimi onsuz görmek istediğim zamanlarımdır. Ve gene kainatta tek düşmanım ve yabancım, bu sahte hüviyetle karşıma çıkan kendimdir.”
“Mevsimlerden yazdı ve tercüme-i halime ne söylesem azdı. Biliyordum, gidecekti. Kim bilir, belki de bir bekleyeni vardı? Lakin gözlerinden anlıyordum, o da benim gibi yalnızdı. Dışarıdan bakınca halleri pervasız, ruhu uçarıydı. Sevdiyse de çok, korkarım bana inanmazdı. İşte bu konuda çok haksızdı. Varsın olsun; başka kim gözlerinde umudu ve acıyı aynı anda böyle güzel taşırdı? Tanrı’nın kaderime yazdığı işte bu kızdı.”
“Yarının hiçlik olması tehdidiyle mutlu olamam ve olmayacağım. Derin bir hakaret bu... Bu yüzden, beni acı çekmem ve yok olmam için, fikrimi sormadan ve küstahça var eden bu doğayı; su götürmez davacı, savcı ve davalı rolümle, kendimle birlikte mahkum ediyorum... Doğayı yok edemediğim için de, sadece kendimi yok ediyorum, hiçbir suçlunun bulunmadığı bir tiranlığa katlanmaktan bezmiş olarak...”
“Bana rast geldiğinden memnun görünüyordu. İhtimal, eriştiği mertebeleri gösterebildiğine, yahut da, benim halimi düşünerek, benim gibi olmadığına seviniyordu. Nedense, hayatta bir müddet beraber yürüdüğümüz insanların başına bir felaket geldiğini, herhangi bir sıkıntıya düştüklerini görünce bu belaları kendi başımızdan savmış gibi ferahlık duyar ve o zavallılara, sanki bize de gelebilecek belaları kendi üstlerine çektikleri için, alaka ve merhamet göstermek isteriz. Hamdi de bana aynı hislerle hitap eder gibiydi.”