“Bir ölüyüm ben, dolaşıp duranArtık hiçbir yerde kaydım yok.Bilinmiyorum mülki amirin görev yerinde.Sayı fazlasıyım altın kentlerde.Ve yeşeren taşra yörelerinde...Vazgeçilmişim çoktan,ve hiçbir şeyle anımsanmamışım.Yalnızca rüzgarla ve zamanla ve sesle,ben insanlar arasında yaşayamayan...”
“Mutluluk bir yerde ve her yerde, hiçbir şey beklemeden dünyayı, insanları sevmektir.”
“Herkes bu dünyada yaşar, âşıklar hariç! Onlar, ‘Sen ve Ben’ gezegeni denilen soyutlanmış küçük bir yerde yaşarlar!”
“...Evet ben de sevdim. Şimdi dudaklarıma tebessüm,içime eza ve can sıkıntısı veren bu aşk, zevkle seyrettiğimiz altın renkli bir bulut yığını gibi çabucak rengini ve şeklini değiştirdi...”
“İnsan bir yerde takılıp kaldıkça, nesneler ve insanlar iyice yozlaşıyorlar, çürüyorlar ve sırf sizin hatırınıza leş gibi kokmaya başlıyorlar.”
“Bir gün, belki on sene oluyor, bir hocam bana: "Zekanı mirasyedi gibi harcıyorsun!" demişti. Doğru... Zekamı har vurup harman savurdum ve nihayet iflas ettim... Hiçbir şeyim kalmadı... Ben zekayı radyum gibi bitip tükenmez bir cevher sanıyordum...”