“... ona aşktan söz ettim. o ise aşkın din gibi bir şey olduğunu, aslında var olmadığı halde sistemin bizi daha kolay kullanmak için uydurduğu bir şey olduğunu söyledi.”
“Etrafımızda çok fazla şey var; bizi iyi düşünmekten alıkoyuyorlar! Daha iyi düşünmek için bazen yoğun bir sise ihtiyacımız olur!”
“hakaretler yağdırdığı gazetelerin ondan gittikçe daha çok söz ettiklerini, yüzlerine tükürdüğü ödül jürilerinin ona yeni ödüller yetiştirdiklerini, sövgülere boğduğu tiyatroların onun oyunlarını sahnelemek için peşinden koşturduklarını görenler, inanmak istedikleri bir masalın aslında "masal" olduğunu anladıklarında içlerini saran bir düş kırıklığına kapılırlar. bu, romancının dünyasıyla, roman kahramanlarının dünyasının birbirinden apayrı dünyalar olduğunu bir kere daha hatırlamak için iyi bir fırsattır. ama bu dünyanın ısrarla "otobiyografik" olmak istediğini ve bütün gücünü gerçek bir öfkeden aldığını düşündüğünüzde, okuduğunuz her Bernhard romanından sonra, romanların içinden geçerek hayalinizde kurmaya çalıştığınız "değerler dünyasının" neden hep sizi tıpkı romanların kendisi gibi, karikatürleri hatırlatan bir oyunun içine soktuğunu sezersiniz.”
“En büyük bilgelik şu andan zevk almayı hayatın en büyük amacı kılmaktır, çünkü tek gerçek budur, başka her şey düşünce oyunudur. Ama bunun en büyük budalalığımız olduğunu da söyleyebiliriz, çünkü yalnızca kısa bir süre için var olan ve bir rüya gibi kaybolan içinde bulunduğumuz bu an asla ciddi bir çabaya değmez.”
“Çiçekler için iyi bir şey mi yapmak istiyorsun? O halde onları toprakta tut, başka hiçbir yerde değil!”
“Eğer bir şey zor görünüyorsa, onu yapmak daha harikadır! Kolay şeylerden uzak dur!”