“Bir kentte hayran kaldığın şey onun yedi ya da yetmiş yedi harikası değil, senin ona sorduğun bir soruya verdiği yanıttır.”
“onsuz yapamayacağın bir şeyi kenara bırakmayı bir kez başardığında, bir başka şey olmadan da yapabildiğini, sonra bir başka şeyden de sıyrılabildiğini göreceksin.”
“-Hep başın arkaya dönük mü ilerlersin sen- ya da: -Gördüğün şey hep geride kalan mıdır?- ya da daha doğrusu: -Yalnız geçmişe mi senin yolculuğun?”
“Sözlerim, senin etrafında hangi ülkeyi kurarsa kursun, bu sarayın yerinde kazıklar üzerine kurulmuş bir köy de olsa, meltem sana çamur dolu bir nehir ağzının kokusunu da getirse sen, hep kendi durduğun yere benzer bir yerden göreceksin onu.”
“Ama bu dikey kentte,bütün boşlukların dolmak, her betonarma blokun başka bloklarla iç içe geçmek eğilimi gösterdiği bu sıkıştırılmış kentte, duvarlar arasındaki boş dilimlerden, yönetmeliklerin iki yapı arasında öngördükleri en az uzaklıklardan, iki yapının arka arkaya vermesinden oluşan bir tür karşıkent, eksi kent ortaya çıkıyor; yapı aralarındaki boşluklardan, aydınlatma deliklerinden,havalandırma kanallarından taşıt geçitlerinden, küçük iç alanlardan, bodrum girişlerinden oluşan bir sıva ve zift gezegeni üzerindeki kuru kanal ağını andıran bir kent; işte eski kedi halkı duvarların sıkıştırdığı bu ağda dolaşıyor.”
“Bağışla beni efendimiz: er geç o rıhtıma çıkacağım kuşkusuz," der Marco, "ama dönüp sana anlatamayacağım onu. Böyle bir kent var, ve de basit bir sırrı var: yalnız gidişleri bilir, dönüşleri bilmez.”
“Açık konuşalım: Her rejim, hatta en otoriter olan bile değişken bir denge durumunda ayakta kalabilir, bu nedenle kendi baskı donanımının varlığını sürekli olarak haklı göstermesi gerekir ve baskı uygulayacak bir şeylere gereksinme duyar.”