“Ve yine her zamanki gibi,ince,çevik kiralık sevgililer alevlerin parıltısı,ipekler,elmaslar ve açık kadın omuzları arasında kıvrılıyor ve dans ediyordu.(San Fransiskolu Adam adlı öyküden)”
“Of! Korkunç bir şey,diye söylendi kel kafasını eğerek. Korkunç olanın ne olduğunu ne anlamaya çalıştı ne de üstünde düşündü.Sonra alışkanlıkla ve dikkatle eklem yerleri damla hastalığından bozulmuş kısa parmaklarına ve badem pembesi iri,çıkıntılı turnaklarına baktı ve emin olarak "korkunç" diye yineledi. (Sanfransiskolu Adam adlı öyküsünden)”
“Yalınayaktı,eteğinin içine soktuğu yarım kollu gömleğini giymişti.Gömleğin altından dipdiri memeleri belli oluyordu.Geniş kesilmiş yakasından omuzları ve boynu görünüyordu.Sarı eşarpla bağlı başından, hem çocuksu hem de kadınsı çıplak ayaklarına kadar herşeyi öyle güzeldi ki onu şimdiye kadar hep süslenmiş gören Mitya bu yalın güzellik karşısında hayranlık duymaktan kendini alamadı.(Mitya'nın Aşkı Öyküsünden)”
“Kürtler oldukça yabani bir millet...Sabahtan akşama kadar tüm günlerini nerdeyse uyuyarak geçiriyorlardı.Gürcüler ise ya türkü saylüyor ya da arkaya doğru kolayca savrulan geniş kollu elbiseleriyle hoplayarak zıplayarak dans ediyor elleriyle tempo tutarak kalabalığın içinde süzülüyor,birbirlerine kur yapıyorlardı.( Gençlik ve Yaşlılık öyküsünden)”
“Kadınlarda bulunan güzellik,zerafet,anlaşılmazlık,olağanüsütülük, her şey herşey bu fotoğrafta vardı.Ve saf,kışkırırtıcı bakışlar...Bu yakın olduğu kadar uzak,yaşamın sonsuz mutluluğunu tattırdıktan ssonra kendini çeken ve belki de kendini şimdi utanmazsa aldatan varlığın bakışı bitmek bilmez bir gülümseyişle parlıyordu. (Mitya'nın Aşkı Öyküsünden)”
“Ah genclik! Genclik! Pervasizca,umursamadan gidiyorsun kendi yolunda-dünyanin bütün hazineleri seninmiş gibi;keder bile seni umutlandırıyor,acı bile alnına çok güzel oturuyor.Özgüvenli ve küstahsın ve "sadece ben canlıyım,bakın!" diyorsun.Kendi günlerin hızla uçup,hiçbir iz bırakmadan yok olur ve içinmdeki her şey güneşin altında eriyip giderken bile mum gibi...kar gibi..ve belki de senin sihrinin bütün sırrı istediğin her şeyi yapabilme gücünde değil,yapmayacağın hiçbir şey olmadığını düşünme gücünde saklı.(İlk Aşk-Turgenyev)”
“The boats bumped against the side of the ship, the sailors and passengers shouted lustily, and somewhere a child, as if crushed to death, choked itself with screaming. The damp wind blew through the doors, and outside on the sea, from a reeling boat which showed the flag of the Hotel Royal, a fellow with guttural French exaggeration yelled unceasingly : '* Rrroy-al ! Hotel Rrroy-al ! " intending to lure passengers aboard his craft. Then the Gentleman from San Francisco, feeling, as he ought to have felt, quite an old man, thought with anguish and spite of all these " Royals," " Splendids,' 1 " Excelsiors," and of these greedy, good-for-nothing, garlic-stinking fellows called Italians. Once, during a halt, on opening his eyes and rising from the sofa he saw under the rocky cliff-curtain of the coast a heap of such miserable stone hovels, all musty and mouldy, stuck on top of one another by the very water, among the boats, and the rags of all sorts, tin cans and brown fishing-nets, and,remembering that this was the very Italy he had come to enjoy, he was seized with despair. . .”