“Görünürde hiçbir değişiklik olmadığı, her şeyin tekdüze yaşandığı günlerde Buck, havanın yavaş yavaş soğuduğunu hissediyordu. Bir sabah geminin pervanesi durdu ve heyecanlı bir hareketlilik başladı. Buck ve diğer köpekler gemideki bu hareketliliğin farkına vardılar. Ne olduğunu anlamaya çalışırken, François geldi, hepsinin boynuna birer ip bağladı, onları güverteye çıkardı. Buck adımını atınca, çamura basmış gibi oldu. Hırlayarak ayağını geri çekti. Yerdeki bu beyaz çamur gökyüzünden dökülüyordu. Buck, anlam vermeye çalışarak başını indirip kokladı, sonra yaladı, dilinde önce soğuk, ardından yakıcı bir etki bırakı ve hemen suya dönüştü. Ne olduğunu bir türlü anlayamadı. Birkaç kez aynı şeyi yaptı. Çevreden izleyenler bu haline çok güldüler; Buck neden güldüklerini anlamadı ve utandı. O gün hayatı boyunca ilk kez kar gördü.”
In this passage from Jack London's novel, we witness Buck's first encounter with snow, which is a significant moment in his life. The author uses descriptive language to depict Buck's confusion and curiosity as he tries to comprehend this new phenomenon. Buck's reaction to the snow, from initially recoiling from it to finally tasting it, reveals his adaptability and resilience. This moment marks a turning point in Buck's life and sets the stage for the challenges and transformations he will face in the wild.
Jack London's description of Buck's first encounter with snow in "Call of the Wild" highlights the idea that change can bring confusion and discomfort at first, but it also opens up new opportunities for growth and adaptation. In today's fast-paced world, we often resist change and feel uncomfortable stepping into the unknown. However, just like Buck eventually embraced the snow and thrived in his new environment, we too can learn to adapt and thrive in the face of change. The story serves as a reminder that challenges and unfamiliar situations can lead to personal growth and a fulfilling life journey.
In this passage from Jack London's novel, "The Call of the Wild," we see Buck experiencing snow for the first time. The sudden change in environment brings confusion and amusement to Buck as he tries to make sense of this new element. The use of descriptive language allows the reader to feel Buck's bewilderment and curiosity as he encounters snow for the very first time.
Take a moment to reflect on Buck's experience with snow in this passage. What do you think Buck's reactions and actions reveal about his character and his understanding of the world around him? How does this moment of encountering something new and unfamiliar impact Buck's perspective on his surroundings? How does this scene symbolize a shift in Buck's journey or transformation in the story?
“Ne oluyor?" diye başını kaldırdığı zaman tavanın tepesinden uçmuş olduğunu ve yıldızların elle tutulacakmış gibi yakından odasına sarktıklarını gördü ve sonra sevdiği kadın bu yıldızlara basarak, onlara tutunarak, onların ışığıyla sarınarak odasına girdi. Abdullah, bir kere kapısını çalmamış, semtine uğramamış olan bu güzel mahlukun, böyle uçan bir çatıdan ve bir yıldız kasırgası içinde odasına tavandan girmesine hiç de hayret etmedi. Zaten, bu güzel ve asil mahlukun kendisiyle aynı hamurdan yuğrulmuş olduğuna hiçbir zaman inanamamış, onun çok yüksek, büsbütün başka ve erişilmez bir alemden gelmiş bir mevcut olmasına daima ihtimal vermişti.”
“Keşke sana ne kadar yalnız olduğumu anlatabilsem. Burasının ne kadar soğuk ve sert olduğunu. Her yerde bir çelişki ve cefa var. Tanrı'nın bu yeri unuttuğunu düşünüyorum. Sanırım cehennemi gördüm ve o beyaz, cehennem sevgili Edith, kar beyazı..." E. Gaskell - Kuzey ve Güney”
“Dünya yuvarlak," dedi mırıldanarak. "Gökyüzünün içi boş ve dünya yuvarlak."bu bilgi aklındaki herşeyi yeniden değerlendirmesine ve yeniden sınıflandırmasına neden olmuştu... hemen herşeyi. Dünyanın gerçek ölçüleriyle karşılaştırınca bir çok acıların ve insaanları üzen dertlerin ne kadar ıvır zıvır şeyler olduğunu farketmişti.Çünkü gökyüzü bir boşluktu ve dünya yuvarlaktı.”
“O günlerde kimbilir kaçıncı kez bir kadınla yeniden buluşmak, yeniden o çok ince çizgiyi çizmek ve bu oyunu bozmadan sürdürebilmek için direniyordum.”
“Kaptan Larsen'in Dünya Görüşü: "İnsan hayatını demek istiyorsun. Ama yediğin balık ya da hayvan etlerinin insanınkinden hiç bir farkı yok. Böylesine ucuz ve değersiz olan bir hayat için neden hasisce davranayım? Yeryüzünde gemilerden çok daha fazla denizci, fabrikalardan ve makinalardan çok daha fazla işçi var. Neden siz, karada yaşayan insanlar, zavallı insanlarınızı, kentlerinizin kenar mahallelerinde sefil sokaklarınızda barındırıyorsunuz?... Neden bütün hastalıkları ve açlığı onların üstüne yığıyorsunuz?... Bir parça iş için vahşi hayvanlar gibi döğüşen insanlar gördün mü hiç hayatında?...”
“Büyük bir boşluğuniçinden çıkarak yavaş yavaş hayata dönmeye başladı,bu belirsizlik anından daha öncesinini yaşamamış gibiydi.Sonsuz boşluğun içinde ne mantık ne de anılar vardı.Karanlık içinde yüzen bir embriyo gibiydi,yaşıyordu,nefes alıyordu ama içinde bulunduğu dünyadan ve benliğinden bir şekilde uzaktaydı,her şey pusluydu.”