“öldüğünde kaybolup gitmemek için,kimin hatırlayışına sarılacaktı?”
“Sert bir dil kullanırlardı o korkunç yumuşaklığı kapsayabilmek için. Nallandı derlerdi. Göçtü, işerken şişlendi. Acımasızlık değildi, sahne duruşuydu sadece. Oyuncuydular. Biri öldüğünde tam ölmek gibi değildi, çünkü tuhaf bir biçimde senaryo gereğiydi ve repliklerini ezbere biliyorlardı sanki, ironi katılmış trajedi. Ve bu yüzden farklı adlar yakıştırmayı severlerdi, ölüm gerçeğini parçalamak için. Cesetleri tekmelerlerdi. Baş parmakları keserlerdi. Homurtulu bir argoyla konuşurlardı.”
“Whitcomb Judson, fermuarın mucidi. 21 Eylül 1922'de öldüğünde, Chicago'da bütün fermuarlar yarıya indirilmiş.”
“Size kimin hükmettiğini öğrenmek istiyorsanız, sadece kimi eleştirme izniniz olmadığını bulun.”
“Bir deniz feneri, ışığını kimin aldığıyla ilgilenmez! O sadece düşünmeden verir! Işık vermek onun doğasıdır!”
“Suçladı. Herkesi. Kendini. Yalnız kalamadığı için. Yalnız bırakılmadığı için. Yanında daima insanlar olduğu için. Ve onların yanında daima aptal ve kötü olduğu için. Baskıya dayanamadığı için. Bedeninde ve ruhunda bu kadar delik olduğu için. Ve o delikler, başkalarının düşüncelerinin geçebileceği genişlikte olduğu için.”