“pozitif olma durumunun aralıksız üretimi halinde, ürkütücü bir sonuç ortaya çıkmaktadır. çünkü eğer negatif olma durumu kriz ve eleştiriyi doğurursa, mutlak pozitiflik de, krizi damıtma yetisi olmadığından, felaketi doğurur. negatif ve eleştirel öğeleri denetim altında tutan, dışlayan, baştan savan her yapı, her sistem, her kitle, tam bir iç patlamaya maruz kalarak bir felaket tehlikesiyle karşı karşıya kalır. tıpkı her biyolojik bedenin, bünyesindeki bütün mikropları, basilleri, parazitleri, yani bütün düşmanlarını denetim altında tutarak ya da dışarı atarak, kanser tehlikesiyle, bir başka deyişle, kendi hücrelerini yiyip bitiren bir pozitivistlik tehlikesiyle karşı karşıya kalması gibi; biyolojik bünye de , aynen, artık işsiz kalan kendi antikorları tarafından yok edilme tehlikesiyle karşı karşıya kalır... Aslında, mikroplar olduğu sürece virüs yoktu. eski enfeksiyonlardan arınmış bir dünyada, "ideal" klinik bir dünyada, elle muayene edilemeyen, önlenemez bir patolojik durum ortaya çıkar, bizzat dezenfeksiyondan doğan bir patolojidir bu.”
“...Düşsellik rezervine bir anlam kazandıran şeyle, gerçeklik katsayısı arasında belli bir orantı vardır. Düşselliğin ulaşıp, içinde dolanabileceği bâkir bir alan kalmadığı ve harita tüm coğrafi alanları belirlediğinde, gerçeklik ilkesi de ortadan kaybolmaktadır. Gerçekliğin sınırları sonsuzluğa çekilince, bu, sınırları belli bir evrende iç uyum anlamına gelen gerçeklik ilkesinin kanama yapmasına neden olur...”
“Bir katliami unutmak da katliam turunden bir seydir.”
“Sevmediğin ve hatta nefret ettiğin fikirlerle karşı karşıya geldiğinde şu üç şeyi yap: Hoşgörülü ol, hoşgörülü ol ve hoşgörülü ol! Bırak konuşsunlar! Bırak aptallar ve hatta deliler bile konuşsunlar! Her şart altında ifade özgürlüğünü korumak bir insan için şereftir!”
“Tramvaylarla ilgili her zaman üzücü bir şey vardır, belki de hayatlarımız gibi oldukları için: Hiçlikten ortaya çıkar ve kalabalıkların ufkunda yok olurlar.”
“Aslında kötü bir alışkanlıktır okumak, öteki bütün kötü alışkanlıkların yerini tutabilecek ya da onların yerine herkesi daha bir yoğun biçimde yaşamaya itebilecek bir alışkanlıktır, delicesine bir yaşam biçimidir, insanı yiyip bitiren bir tutkudur. Hayır, uyuşturucu kullanmıyorum, kitapları kullanıyorum...”
“Bu dünyada gençlik ve güzelliğin bir anlamı yoktu; birbirinin tıpatıp eşi, ruhları görünmez olmuş bedenlerle dolu uçsuz bucaksız bir toplama kampından başka bir şey değildi yaşadığımız dünya.”