“Ne kadar talihlisiniz! Söylenen doğruysa yolculuklar en iyi okuldur. Siz de böyle mi düşünüyorsunuz efendim?"Anlamsız bir hareket yapıyorum. İyi ki sözünü bitirmedi."Kim bilir ne kadar şaşırır insan. Bir yolculuğa çıkabilseydim, döndüğümde ne kadar değiştimi anlamak için yola çıkmadan önce, kişiliğimin en ince ayrıntılarını not ederdim. Bazı gezginlerin, yolculuktan döndükten sonra, yakınları tarafından tanınmayacak kadar, hem ruhça, hem de vücutça değişmiş olduklarını okumuştum.”

Jean Paul Satre

Explore This Quote Further

Quote by Jean Paul Satre: “Ne kadar talihlisiniz! Söylenen doğruysa yolculu… - Image 1

Similar quotes

“Bildiğim bir şey varsa oda karşılığını vermeden bir şey alamayacağınızdır, istediğiniz şey ne kadar büyükse karşılığında ödemeniz gereken bedel de o kadar büyük olur.”


“Serin bir yayla gecesiydi. Çevreye baktı. Kaç uygarlığı emzirmiş olan bu uçsuz bucaksız Anadolu yaylasında ne kadar anlamsız olduklarını, ne kadar küçük kaldıklarını düşündü: Ne arıyorlardı bin yıllık Türk yurdunun ortasında?”


“- Neden bu kadar kötümsersin?- Sen neden değilsin? Çevrene bakmıyor musun? En mutlu görünenlerine bile? Bütün bunlar üç oda, bir mutfak, iki çocuk ile başlıyor. Sonra? Haydi bayanlar, baylar! Bu fırsatı kaçırmayın. Siz de girin, siz de görün. Üç perdelik dram. Birinci kısım: Dağlar dümdüz. İkinci kısım: Ne çok tepe! Üçüncü kısım: Ova batak. Bugünlük bu kadar baylar. İyi geceler. Yarın gene bekleriz.”


“dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar nefret ediyorum biliyor musunuz? sırf böyle en tabii haklarıymış gibi insandan birçok şey istedikleri için... beni yanlış anlamayın, bu talepleri muhakkak söz haline getirmesi şart değil... erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hülasa kadınlara öyle muamele edişleri var ki... kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım.”


“Bana nefretle bakıyordu; bir ceylan ne kadar nefret edebilir?...Nefreti anında iğrentiye dönüştü. Bir adatavşanı ne kadar iğrenebilir?”


“.. İnsanlar birbirlerini ne kadar iyi anlıyorlardı... Bir de ben bu halimle kalkıp başka bir insanın kafasının içini tahlil etmek, onun düz veya karışık ruhunu görmek istiyordum. Dünyanın en basit, en zavallı, hatta en ahmak adamı bile, insanı hayrete düşürecek ne müthiş ve karışık bir ruha maliktir!.. Niçin bunu anlamaktan bu kadar kaçıyor ve insan dedikleri mahluku anlaşılması ve hakkında hüküm verilmesi en kolay şeylerden biri zannediyoruz? Niçin ilk defa gördüğümüz bir peynirin esvafı hakkında söz söylemekten kaçtığımız halde ilk rast geldiğimiz insan hakkında son kararımızı verip gönül rahatıyla öteye geçiveriyoruz?”