“Fakat, şimdi... Hayaller bana rahat vermiyor...”
“Hayatımla oynuyorum. (Emel'in ellerini tutar.) Fakat bana acıyın, çünkü oyunlara ihtiyacım var. Ne var ki hiçbir şeyin sonunu getiremiyorum, oyunlarım hep yarıda kalıyor, fakat sizi sonuna kadar seviyorum.”
“maria puder son birkaç dakika zarfında biraz sükunetini kaybetmişe benziyordu. bunu tespit edince memnun oldum: onun hiç sarsılmadan gittiğini görmek, beni herhalde pek üzecekti. mütemadiyen elimi tutup bırakıyor:"ne manasız şey?.. ne diye gidiyorsun sanki?" diye söyleniyordu."asıl sen gidiyorsun , ben daha burdayım!" dedim.bu sözümü fark etmemiş göründü. kolumdan tuttu."raif... şimdi ben gidiyorum!" dedi."evet... biliyorum!"trenin hareket saati gelmişti. bir memur vagon kapısını örtüyordu. maria puder merdiven basamağına atladı, sonra bana eğilerek, yavaş bir sesle, fakat tane tane:"şimdi ben gidiyorum. fakat ne zaman çağırsan gelirim..." dedi.evvela ne demek istediğini anlamadım. o da bir an durdu ve ilave etti:"nereye çağırsan gelirim!”
“Birbirimize rastlamadan evvelki hayatımız sahiden birbirimizi aramaktan başka bir şey değilmiş... Ne aradığımızı bilmeden aramak... Şimdi içim rahat, aradığını bulan ve başka bir şey istemeyen biri gibi sükunet içindeyim... Dünyada bundan büyük bir saadet olur mu?”
“Selim, insanın yaratıcı hayal gücünü öldürüyordu. Kambur duruşu, dağınık saçları ve ütüsüz elbisesiyle Selim, insanı can sıkıntısı ve ümitsizliğe sürüklüyordu. İnsan ona bakınca, gerçi bir süre kendinden memnun oluyordu; fakat sonunda canı sıkılıyordu.”
“Trenin hareket saati gelmisti. Bir memur vagon kapisini ortuyordu. Maria Puder merdiven basamagina atladi, sonra bana egilerek, yavas bir sesle, fakat tane tane:-"Simdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çagirirsan gelirim" dedi.Evvela ne demek istedigini anlamadim. O da bir an durdu ve ilave etti:-Nereye çagirirsan gelirim!”