“Sabahleyin azaplı bir rüyadan uyanınca yok yere ona doğru kollarımı uzatıyorum...Daha böyle yarı uykulu halde onu yanımda aradıktan sonra iyice uyanıp da yalnızlığımı anladığım zaman kalbimden gözyaşlarımın pınarı taşıyor ve önümde beliren geleceğin karanlıklarına karşı bağırtıyla ağlıyorum.”
“Ona dokunmayarak ve onu yalnız bırakarak daha güzel bir doğa yaratabiliriz!”
“Dünya bir karambol ve kimseye çarpmadan yürümeye çalışmaktansa kollarımı daha da açarak herkesi devirmeyi tercih ediyorum.”
“Tanrısal bir çiçeğin ya da düşüncedeki bir çiçeğin, geleceğin çiçeği olması, güncel zamanda atomları henüz birleşmemiş ve farklı yerlerde bulunan çelişkili bir çiçek olması daha da inanılmaz.”
“..eğer bir adamın topluma karşı gelecek yeteneği ve cesareti varsa, o, kesinlikle ortalamanın üzerinde demektir. onu durdurmak istersiniz. onu düzeltir ve daha değerli bir hale dönüştürürsünüz, kazandırırsınız. ondan kim vazgeçebilir? bunu yapmayı yeterince sürdürürseniz, geriye sadece koyunlar kalır.”
“Peki, kendisinden her şeyi niçin almışlardı? Birçok yerlerde birçok adamların konuşmalarına kulak vermiş, onlardan daha az akıllı olmadığına kanaat getirmişti. Kuvveti de yerindeydi; şu halde sırf bir tesadüf onu böyle, ötekileri öyle yapmıştı ha? O zaman birdenbire farkına vardı ki, kendisini ve arkadaşlarını, hatta bütün kendisine benzeyenleri bir hareketten, bir kabarıştan meneden bu “tesadüfe inanma” dır. Çünkü öyle anlar olur ki, insan, çok cüretli denebilecek şeylere bile kalkar, hiç akranı olmayanlara bile hücum eder; fakat hücum edeceği şeyin yalnız bir fikir, görünmez bir kuvvet, bir “tesadüf” olması, onu yerinde oturtmaya mecbur eder… Halbuki, mademki eninde sonunda hep birdi ve hiçbir zaman şimdi olduklarından daha fena olmaları mümkün değildi, niçin “tesadüf” e de hücum etmekten çekinmeliydi?”