“Konu bu değil ki. Her zaman bir isim vardır. Lincoln. Hitler. Gandhi. İsim, dehşete sebep olabilir, hayrete...Bazen de harika şeylere, isim yapmaya çalışan milyonlarca insan var. Hayal dahi edemeyeceği şeylerle karşılaşan insanlar. En kritik anda, kendi isimlerimiz bile insanların bizi ayırmak için kullandığı seslere dönüşür. Savaşabildim mi? Faydam oldu mu? Kız kardeşlerime destek oldum mu? Yoldaşlarıma, çocuklarıma, sümüklü böcek kabilesine...Her birimizin içinde zincirin bir halkası var. Adamın dediği gibi, ya varlığını hissedersin, ya da bilmezden gelirsin. Hissetmeye çalıştım. Bir kadın gibi karanlıkla yüzleşmeye çalıştım. Bundan fazlasına ihtiyacım yok. Beni hatırlamak zorunda değilsiniz. Kim olduğumu bile bilmiyorsunuz. Ben biliyorum.”
“Ölümden korkuyordum. Ölümden o kadar korkuyordum ki belki de ölüyorsunuzdur diye, size bakamıyordum bile. Benim için ölmemenin, eğer bulabilirsem, bir... bir yolu olduğundan başka hiçbir şey düşünemiyordum. Fakat, sanki büyük bir yara varmış da kanıyormuş gibi, -sizinki gibi- hayat sürekli akıp gidiyordu. Fakat her şeyde bu vardı. Ve ben hiçbir şey, hiçbir şey yapmadım; sadece ölmenin korkusundan saklanmaya çalıştım.”
“O kadar az yaşadım ki sanki hiç ölmeyecekmişim gibi düşünme eğilimindeyim; insan hayatının bu kadarcık bir şeye indirgenmesi gerçek olamazmış gibi geliyor bana; elinizde olmadan, er ya da geç bir şey olacak diye hayal ediyorsunuz. Büyük hata. Bir hayat pekâlâ da boş ve kısa olabilir. Günler ne bir iz ne bir anı bırakmadan sefil bir şekilde akıp gider; ve sonra bir anda duruverir.”
“Gidip rüzgara daha yakından bakalım mi?" "Belki de herkese göre bir yer var dünyada", diyorum, "Herkese göre biri var ama herkes doğru yerde değil." "Tıpkı bir düşteki gibi dokunduğun anda darmadağın olacak bir kadın." "Pervasızca dokunduğumuz her şeyi toza çevirmiyor muyuz zaten?”
“Zannediyorsun ki, hepimiz birer makineyiz ve evvelden kurulduğumuz gibi işleriz. Bir yerde bir bozukluk oldu mu, derhal orayı sökup atmak lazım!.. En kuvvetli insanın bile bazan ne kadar zayıf anları, istediğinin tam aksini yapmaya mecbur olduğu dakikaları bulunduğunu nasıl inkar edebiliriz?”
“... Bu yol bitmez herhalde. İnsan ölür, o yolun bir yerinde kalır. Ama bu yolda ilerleme gücünü veren şey, bir şeyler yapmak dediği şeyi yapma gücünü veren şey, inançsa, Andronikos daha yolun başında yaya kalmıyor mu? İnanç değil de başka bir şey olabilir mi bu gücü veren?...”