“Artık Maria Puder, yaşamak için kendisine kayıtsız ve şartsız muhaç olduğum bir insandı. Bu his ilk anlarda bana da garip geliyordu. Bu yaşıma kadar mevcudiyetinden bile haberim olmayan bir insanın vücudu birdenbire benim için nasıl bir ihtiyaç olabilirdi? Fakat bu hep böyle değil midir? Birçok şeylere ihtiyacımızı ancak onları görüp tanıdıktan sonra keşfetmez miyiz? Ben de, o zamana kadarki hayatımın boşluğunu, gayesizliğini sırf böyle bir insandan mahrum oluşumda bulmaya başlamıştım.”
“dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar nefret ediyorum biliyor musunuz? sırf böyle en tabii haklarıymış gibi insandan birçok şey istedikleri için... beni yanlış anlamayın, bu talepleri muhakkak söz haline getirmesi şart değil... erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hülasa kadınlara öyle muamele edişleri var ki... kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım.”
“Trenin hareket saati gelmisti. Bir memur vagon kapisini ortuyordu. Maria Puder merdiven basamagina atladi, sonra bana egilerek, yavas bir sesle, fakat tane tane:-"Simdi ben gidiyorum. Fakat ne zaman çagirirsan gelirim" dedi.Evvela ne demek istedigini anlamadim. O da bir an durdu ve ilave etti:-Nereye çagirirsan gelirim!”
“Ben bu sükunetten fevkalade memnun olduğum halde, mutlaka bir şeyler söylemek icap ettiğini düşünerek, kendimi yiyordum.”
“Ve kendi hüsnümü başlardım önce sevmekten. Bu ruh için bir hak:Biraz da kendini sevmek değil midir yaşamak!...”
“Dünyada sizden, yani bütün erkeklerden niçin bu kadar çok nefret ediyorum, biliyor musunuz? Sırf böyle en tabii haklarıymış gibi insandan birçok şeyler istedikleri için. Beni yanlış anlamayın, bu taleplerin muhakkak söz haline gelmesi şart değil. Erkeklerin öyle bir bakışları, öyle bir gülüşleri, ellerini kaldırışları, hulasa kadınlara öyle bir muamele edişleri var ki… Kendilerine ne kadar fazla ve ne kadar aptalca güvendiklerini fark etmemek için kör olmak lazım. Herhangi bir şekilde talepleri reddedildiği zaman düştükleri şaşkınlığı görmek, küstahça gururlarını anlamak için kafidir. Kendilerini daima bir avcı, bizi zavallı birer av olarak düşünmekten asla vazgeçmiyorlar. Bizim vazifemiz sadece tabi olmak, itaat etmek, istenilen şeyleri vermek. Biz isteyemeyiz, kendiliğimizden bir şey vermeyiz. Ben bu ahmakça ve küstahça erkek gururundan tiksiniyorum. Anlıyor musunuz?”
“Hayır, burada her şeye bu kadar basit bir gözle bakan insanların arasında yaşamak bana güç gelecek. Bunlar için ölüm, hayat, günün her hadisesi, saadetler ve felaketler o kadar tabii şeyler ki... Halbuki ben masalı olan bir adamdım.”