“Çiçektepede çiçekler açılınca , gün ışığında ilk önden minaresi tenekeden bir cami kuruldu. Caminin minaresini kurulduğu günün gecesinde rüzgar söküp uçurdu. Kulaktan kulağa yayılan minareyi bulup getirenin her tuttuğunun altın olacağı söylentisi yüzünden uykularından olanlar dere tepe gezenler çıktı. Tüm aramalara rağmen minare bulunamadı. Kayıp minare tartışması günlerce sürüp gitti. Çiçektepede bu tartışmaların sonucunda İslamın beş şartına Geceleri minare tutmak diye bir şart daha eklendi. Çocuklar sakatlar emzikli ve gebe kadınlar özürlü kabul edildi. Onlara minare tutmak günah sayıldı.”

Latife Tekin

Explore This Quote Further

Quote by Latife Tekin: “Çiçektepede çiçekler açılınca , gün ışığında ilk… - Image 1

Similar quotes

“Niçin bu kadar bağlıyım geçmiş zamana? De ki: Hayatının boşluğa savrulan yüzünden öyle çok nefret ediyorsun ki, seni mutsuz eden bu yüze yıllarca bakmak, ellerinle kavramak ve anlamak istiyorsun.”


“Unutacak kadar eskide ve galibada kaldı hepsi.”


“Kendisi İngilizce bilmediği gibi, Türkçe de bilmiyor. Bir kitabında "imam ikindi namazı saatinde cami balkonuna çıkarak ezan okudu" yazıyor. Bir kere namaz saati olmaz, vakti olur. Cami balkonu yoktur, minare şerefesi vardır. Ezanı da imam değil müezzin okur. Bu örnekle de sabittir ki yaşadığı bir toplumun kültüründen haberi olmayan bir yazar, Nobel de alsa doğru eserler ortaya koymaz." - Orhan Pamuk hakkında”


“Bir gün gelecek, insanların siyah ama altın gibi parlayan gözleri olacak; onlar, güzelliği görecekler, pisliklerden arınmış ve tüm yüklerden kurtulmuş olacaklar, havalara yükselecekler, suların dibine inecekler, sıkıntılarını ve ellerinin nasır bağlamış olduğunu unutacaklar. Bir gün gelecek, insanlar özgür olacaklar, bütün insanlar özgür olacaklar, kendi özgürlük kavramları karşısında da özgür olacaklar. Bu, daha büyük bir özgürlük olacak, ölçüsüz olacak, bütün bir yaşam boyunca sürecek…”


“Kalbime bir bıçak saplanmış gibi hissediyordum ve başımdan geçen tüm olaylara rağmen hâlâ incitilmek için sonsuz ve engellenemez bir potansiyelim olduğunu keşfetmiştim.”


“İnsanlar korku içinde ve korku için yaşıyorlardı. Bu korkuyla çıkışı olmayan bir dolambaç oluşturuyorlardı, konuşmalarına ve yemeklerine korku eşlik ediyordu. En önemsiz olayları bile uygunsuz bir önlemle donatıyorlardı; geceleri, daha iyi günleri ya da geçmişi düşlemek için değil de, karanlık ve yoğun bir korku bataklığına atılmak için yatağa giriyorlardı; gün doğarken onları yataklarından gözlerinin altında mor halkalarla ve daha da ürkmüş olarak kaldıran ölü saatler korkusu.”